‘’ Başındayım sanki bir mucizenin
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billûr bir avize Bursa’da zaman.’’
Ahmet Hamdi Tanpınar
Bursa’ya her yolculuk keyiflidir benim için. Bu kez de öyle oldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Klasik Türk Sanatları Vakfı, 2011 Yılı Kutlu Doğum Etkinlikleri kapsamında ‘’Peygamber Sevgisi ve Hilye-i Şerifler’’ adıyla bir sergi ve seminer düzenledi. Bu sebeple serin bir Nisan günü Bursa’ya gittim.
Cumartesi sabah erkenden, sevgili ablam ve sınıf arkadaşım Zehra Altınşeker’e misafir oldum. Değerli hocam Asiye Kafalıer ve sınıf arkadaşlarım beni güler yüzle karşıladılar. Soğuk havadan sonra bu sıcak karşılama Çok iyi geldi doğrusu. Ev sahibimizin hazırladığı mükellef sofrada hocam ve arkadaşlarımla hayata ve sanata dair keyifli bir sohbet yaptık. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız. Hemen toparlanıp evden Çıktık.
İlk durağımız Bursa’nın kutbu, Üftade Hazretleri’ydi. Dingin, huzurlu bir yer burası… Aziz Mahmut Hüdayi, hocası için şöyle yazmış:
‘’ Bağ-ı aşkın andelibi Hazreti Üftade’dir.
Dertli aşıklar tabibi Hazreti Üftade’dir.’’
Selam verip aziz ruhlarına dualarımızı okuduk. Bursa’ya gelip Koza Han’a uğramamak olmaz..Bu tarihi mekânda alışveriş telaşı başladı.İpeğin bu denli güzel ve Çeşitli işlendiği başka bir mekân bulmak zor.Bu fırsatın keyfini Çıkardık.
Vakit artık gelmişti. Telaşla Ördekli Kültür Merkezi’ne gittik. Burası Osmanlı’dan kalma eski bir hamam. Restore edilip kültür merkezi haline getirilmiş. Sergiye hocalarımız ve sanatseverler yoğun ilgi gösterdi. Kalabalık dışarıya kadar taşmıştı. Sergi için birbirinden güzel hilyeler seçilmiş. Özellikle Süheyl Ünver’e ait orijinal bir süsleme ilgimi Çekti. Onun fırça izlerini yakından görebildiğime sevindim.
Sergi açılışından sonra, Prof. Dr. Hüsrev Subaşı ve bizler seminer için yerlerimizi aldık. Hocamız, medeniyetimizde Efendimiz’in(sav) ne denli büyük etkisi olduğunu uzun uzun anlattı. Geçmişten günümüze O’nun (sav) sonsuz izlerini bizlere yeniden hatırlattı.
Hilye-i Şerif de aslında Peygamber sevgisinin estetiğe dönüşmüş halinden başka bir şey değil. Uğur Derman hocamızın ifadesiyle’’ Tamamen Osmanlı Türk’üne has bir sanat mahsulü. ’’Her bir levhada, tüm hattatlar ve müzehhibler kendi gönüllerindeki Peygamber ‘i anlatmaya Çalışırlar. Hilyeye bakan da kendi tasavvurundaki Peygamber’i görür. Bu konuda Uğur Derman ‘’Ömrümün Bereketi 1’’ adlı kitabında şöyle der: ‘’ Hilyenin, bulunduğu yere huzur, bereket, saadet getireceğine; orayı afetlerden ve yangından koruyacağına iman edilmiştir. Bu bir takva meselesidir, teslimiyetle inanılırsa, öyle tecelli edeceğinden şüphe duyulmamalıdır.’’
Gün daha bitmemişti. Akşam yemeğinden sonra yatsı için Ulu Cami’nin yolunu tuttuk. Aklıma A. Hamdi Tanpınar’ın ölümsüz şiiri geldi o an;
‘’Bursa’da bir eski cami avlusu
Küçük şadırvanda şakırdayan su
Orhan zamanında kalma bir duvar
Onunla bir yaşta ihtiyar bir Çınar.’’
Pazar sabahı biraz yorgun uyandık. İçimde sebebini bilemediğim bir eksiklik hissi… Ev sahibimiz bunu hissetmiş gibi;
-Sizi Ali Amca’ya götüreyim; Hak dostu bir adamdır, dedi.
Bu teklifi sevinerek kabul ettik. Bursa’ya gelenler Somuncu Baba’ya Çıkan yokuşu bilir. Ali Amca’nın evi buraya yakın. Bu dik yokuştan eve vardığımızda bizi Çok sıcak karşıladılar. Alİ Amca seksen yaşlarında,Üsküplü,nur yüzlü, mütebessüm bir insan. Başka misafirleri de vardı. Hep öyle olurmuş zaten. Zehra Abla, Ali Amca ile tanıştırdı bizleri…Ali Amca ayakta hepimizi tek tek selamladı. Sonra yumuşacık bir ses tonuyla anlatmaya başladı.
Bir an bana dönüp ; ‘’Evladım gönlünüz hoş mu?’’ diye sordu.
Bir peygamber aşığının gözlerini ansızın gözlerimde bulmanın mahcûbiyeti içinde ne diyeceğimi bilemedim. Hâlimi bu denli nazik, samîmiyetle soran olmamıştı. Ara sıra dönüp hepimize bu soruyu tekrar tekrar soruyordu. Israrla tevâzudan bahsetti.
- Evladım yaptıklarınızı kendinizden bilmeyin. Efendimiz (sav) Çok mütevaziydi, dedi. Bu arada ayetlerin hadislerin Arapça metinlerini okuyup bizi bir sınava tâbi tuttu.
- Hatırladınız mı evladım, bu ayet hangi sûrede geçiyor?
Ali Amca’ya bir şey soracaktım, soramadım. Öyle tatlı tatlı anlatıyordu ki içimden bölmek gelmedi.
-Evladım, karpuz olgunlaşıp olgunlaşmadığını bilmez. Onu anlamak için bir bahçıvan lazım…
Hiç kalkmak istemedik ama otobüs saati gelmişti. Ali Amca’dan ayrılmanın hüznüyle evden Çıktık, gözlerimiz dolu dolu olmuştu.
İçimdeki boşluğun ne olduğunu artık anlamıştım. Sergi bahaneydi. Biz Bursa’ya Efendimiz’i (sav)bir kez daha yeniden anlamaya, hissetmeye gelmiştik. Maksat nihayet hasıl olmuştu.. Hafif hafif yağmur Çiselerken içimde bu huzurla yokuştan indim. Evliya Çelebi Bursa için ‘ruhâniyatlı bir şehir’ demiş.Ne kadar doğru söylemiş!
Dedim ya Bursa’ya her geliş benim için keyiflidir. Bu vesileyle değerli ev sahibimiz Zehra Altınşeker ve ailesine, Elif Aydın’a ve tüm organizasyon heyetine teşekkürü bir borç bilim.
Klasik Türk Sanatları Vakfı Tezhip Öğrencisi
Fadime YAZAR