Klasik Türk Sanatları Vakfı

DOKSANDOKUZ İSTANBUL MUSHAFI

01.01.2011


Kur’ân-ı Kerim’in nüzûlünün 1400. Yılı münasebetiyle düzenlenmiş olan sergilerden bir tanesi daha gerçekleştirildi.
25 Aralık Çarşamba akşamı gerçekleştirilen, oturum başkanlığını Prof. Dr. Uğur Derman’ın yaptığı seminerde, hat sanatına ömür veren Hasan Çelebi ve yine hat sanatına gönül veren Mehmet Özçay konuşmacı olarak katıldılar.

Sergilenen eserler arasında yer alan Kur’an-ı Kerim nüshaları, “Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nâzil oldu, Mısır’da okundu İstanbul’da yazıldı,” sözünü bir kez daha haklı Çıkarmış oldu. (Hocalarımızın tabiriyle; İstanbul’da en güzel şekliyle yazıldı ve okundu.)

Hat sanatının diğer sanatlar arasında başköşeye oturduğu en önemli zaman dilimi olarak Osmanlı dönemi bilinmektedir. İstanbul’da özellikle adını tarihe yazdırmış olan hattatlar, bu sanatı zirveye taşımışlardır. Bu sebeple İstanbul, tarihten günümüze değin, hat sanatı ve Kur’an yazıcılığının başkenti olma liyâkatini haklı olarak taşımakta ve taşımaya da devam edecektir.

Kur’an-ı Kerim’in ilk basım tarihi 1874 olarak kayıtlara geçmiştir. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmetli yıllarda (1453-1481) yazılmasına başlanmış, ancak asıl Mushaf yazma faaliyeti, Amasya’dan İstanbul’a gelerek tahta oturan ve hemen hocası Şeyh Hamdullah’ı da İstanbul’a davet eden Sultan Bayezid devrinde başlamıştır. Önceleri kûfî, meşrık kûfîsi, mağrıbî hat nevîlerinin kullanıldığı, daha sonraları tedâvülden kalkmasıyla, Aklâm-ı Sitte adıyla anılan ‘sülüs-nesih-muhakkak-reyhânî-tevkî’-rıkâ’ hat nevîleri kullanılmış, daha sonra Osmanlı Türkleri-Şeyh Hamdullah’ın yönlendirmesiyle Kur’an-ı Kerim yazmak husûsunda, sâdeliğinden ve rahat okunuşundan dolayı, nesih hattını baş tacı etmişlerdir. Hattâ nesih hattı “hâdim-i Kitab-ı Kerîm” (=Kur’an’ın hizmetkârı) olarak vasıflandırılmıştır.

Osmanlı Mushaflarında, rıkâ’ hattının da sûre başlarında ve bazen ketebe kaydında da yer aldığına rastlanır.

Mushafın hazırlanması için gerekli olan âlet ve malzemelere gelecek olursak; kalem ( kamış kalem ve cava kalemi), kalemtıraş, makta, kâğıt, is mürekkebi ve renkli mürekkebler, mühre, hokka, mıstar (satırlık), yazı altlığı, altın diye sıralayabiliriz. Mushafın yazılması bitince tezhibleme işlemine geçilir.

Mushafların ebâdı konusunda da büyükten küçüğe doğru bir sıralama yapacak olursak; cami (rahle) Mushafı, büyük (kebîrî) kıt’a Mushafı, Vezirî kıt’a Mushaf, Küçük (rubu’) kıt’a Mushaf, Sümûn kıt’a Mushaf, Sancak Mushafı.
Sergide yer alan Mushaflarda adı geçen hattatlar; Şeyh Hamdullah, Ahmed Karahisari, Derviş Ali, Haız Osman, Yedikuleli Seyyid Abdullah, Eğrikapılı Râsim, İsmail Zühdî, Kâdıasker Mustafa İzzet Efendi, Mehmet Şevki, Kayışzâde Hafız Osman Burdurî, Hasan Rıza ve adını burada sayamadığımız 77 isim daha yer alıyordu.

Son olarak; sergide yer alan ‘99 Mushaf’ın tanıtımını ve seçimini üstlenen Prof. Dr. Uğur Derman'a, malzemeler konusunda bilgilendiren Hasan Çelebi’ye, eserleri fotoğraflayan ve anlatan Mehmet Özçay’a, serginin oluşmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Songül YALçIN



Bu Kategoriden...