Klasik Türk Sanatları Vakfı

FATMA ÖZÇAY HOCAMIZ İLE TOPKAPI SARAYI İRAN MEDENİYETİ SERGİSİ

31.01.2010

Zaman 31 Ocak 2010...

       Mekan Topkapı Sarayı'nın o muhteşem büyük avlusu...

       Uzun zamandır hayalini kurduğumuz ve göreceklerimizin büyüsüne kapılacağımızdan emin olduğumuz o heyecanlı saat gelmişti işte..

       Asırlarca büyük bir medeniyete başkentik yapmış, şairin deyimiyle "güleni şöyle dursun ağlayanı bahtiyar" o muazzam, o hayal şehrin kalbindeyiz sanki..

       Bizi tarihin derinliklerine götürecek o gizemli yolculuğa Çıkmak üzere, has ahırlar kapısından "Onbin Yıllık İran Medeniyeti ve İki Bin Yıllık Ortak Miras" sergisini temaşaya başlıyoruz...

  Sergide, İran coğrafyasında varlık gösteren geçmiş medeniyetlerin Çivi yazılı tabletleri, İran'da yazının gelişimini ortaya koyan değişik imparatorluklara ait yazı ve kitabeler ve İran'ın batısındaki Luristan bölgesine ait, formları, bezemeleri ve yapım teknikleriyle oldukça zengin bir Çeşitlik gösteren bronz eserler sanki zaman tünelindeymişiz hissini veriyor.
İran'ın en önemli medeniyetlerinden Sasaniler'in maden eserleri de seçkin örnekleriyle sergide yer alıyor.

       İran'ın İslami dönemine ait eserleri, Abbasî, Selçuklu, İlhanlı, Timurî, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevî ve Kaçar dönemlerinin iki ülke müzelerindeki seçkin seramik, Çini, maden, el yazma kitap, tekstil ve ahşap örnekleri bizden asırlarca önceki insanların nasıl yaşadıkları konusunda (her ne kadar anlamak zor olsada) bizlere ipuçları veriyor.

       Bütün bu gördüklerimiz arasında bizim ilgi alanımıza giren yazma eserler bölümüne geldiğimizde,bizi karşılayan bir kaç eser vardıki, hepimizi büyüledi adeta.

      Herat dönemine ait muhteşem tasarım ve işçilikteki harikulade serlevha karşısında gözlerimiz kamaşırken, bunları yapan insanların Çalışma şartlarını, nasıl malzeme kullandıklarını belkide en önemlisi, bunca emeğe ve inceliğe sahip olmalarından ötürü, nasıl güzel gönüllü insanlar olduklarını düşünmeden edemiyorduk.

       Desendeki incelik, tasarımın güzelliği kullanılan renkler, altınların asırlar sonra bile parlaklığı ve mükemmel işçilik ile, bu sanata vermiş olduğumuzu düşündüğümüz gönüllerimizde derin izler bıraktı..
Bu mükemmelliğin karşısından ayrılmanın hüznünü yaşarken birden, asırlar sonra" Leyladan geçme faslındayım / Mevlayı bulma yollarında" dedirtecek bir sevdanın belkide henüz filizlendiği zamanları tasvir eden, Hamse-i nizaminin "Leyla ve Kays okulda "isimli mükemmel el yazması eserle karşı karşıya kalıyoruz. Renk uyumu, tasarım ve ince işcilik ile hikaye ile müsemma diyebileceğimiz eser, sergideki muazzam el yazması eserlerinden sadece bazıları...

       Elbetteki bu sanatta, bizi gelecek nesillere bu tarz eserler verebilmemiz için yetiştirmeye Çalışan değerli hocamız Fatma ÖZçAY ile inceleyebilmiş olmak en büyük kazancımız. Hocamızın yorumları,yönlendirmeleri karşılıklı fikir alışverişi ile beynimizi ve ruhumuzu eğitmeye Çalıştık...

       Bu güzelliklere veda ederken, gönlümüzde, eski zamanlarda yaşanmış, kitaplara tasvir edilecek kadar derin ve asırlar sonrasında kendi hikayelerini okuyan insanların imrendiği o aşklar, gözlerimizin önünle muhteşem renkler ve altınların ışıltıları ile loş ve mistik mekandan Çıkıp, bir zamanlar at koşturulan taş döşeli yollarda ilerliyoruz.

       Sonrasında serginin değerlendirmesini yaparak, yemeğimizi yerken hepimiz acaba ben sanat adına ne yapabilirim sorusu ile bu güzel günü tamamladık.. Böyle güzel bir günde bizi yalnız bırakmayan hocamız Fatma ÖZçAY'a teşekkür ediyoruz..

Fatma ÖZçAY Tezhip sınıfı öğrencisi Belgin TUNA



Bu Kategoriden...