Klasik Türk Sanatları Vakfı

FATMA ÖZÇAY İLE TEZHİP SANATI ÜZERİNE SOHBET

09.05.2011


İsterseniz söze tezhible nasıl tanıştınız sorusuyla başlayalım,Fatma Özçay'ın tezhib serüveni nasıl başladı nasıl gelişti?

Tezhible tanışmama sebep İstanbul oldu diyebilirim. İlk olarak 16 yaşında iken duydum tezhib kelimesini.Ağabeylerimin hat sanatı ile ilgilenmelerinden dolayı İstanbul’a geldik.1987-88, 1988-89 yılları arasında Kubbealtı Kültür Sanat Vakfı’nda Prof.Çiçek Derman’dan tezhib dersleri aldım.


İki sene ders aldınız peki sizce 2 sene yeterlimi bu sanatı layıkıyla icra edebilmek için?

Hayır kesinlikle yeterli değil. Sadece 2 sene değil ömür boyu öğrenmeye devam edersiniz.

Siz kendinizi nasıl geliştirdiniz?

Elime geçen her türlü neşredilmiş örnekleri inceleyerek, müzeleri ziyaret ederek gözlemleyerek ve her detaya dikkat ederek gelişirdim. Rikkat Kunt hocamızın örneklerinden birebir kontrol ederek halkar Çalışmaları yaptım..Sanatkâr bir aileye mensup olmamda elbette benim için büyük bir nimettir.Onların desteği ve teşviki sanatımda kısa sürede ilerlememe yardımcı oldu.

Tezhib size neler kazandırdı, dersek cevabınız ne olur? 

Elbetteki olumlu katkıları oldu. Herşeyden önce yüce Allahımın yarattığı varlıkları sanat gözüyle değerlendirip kusursuz yaratılmış incelikleri ve detayları görmemi sağladı. Dünyaya açılan bir kapı oldu benim için. Ve farklı coğrafyalardan sanatseverlerle tanışıp onların kültürlerini öğrenmeme vesile oldu.

Peki zorlukları da var mı,

nedir?

Zorluğu şöyle diyebilirim; hanım olup aynı zamanda sanatkâr olmak zorlayıcı bir durum. Sanat, herkesten daha fazla ona zaman ayrılması gereken bir unsur. Bir hanım olarak sizden beklenen vazifeleriniz var ve sizde bunları tam olarak yerine getiremeyince sıkıntı oluyor,ama ailem tarafından bu konuda anlayışla karşılandım her zaman.

Talebelik yıllarınızda, ümitsizliğe düştüğünüz oluyormuydu?

Zaman zaman oluyordu tabi,ama uzun sürmedi hiç bir zaman. Ben yaparım diyerek kendime güvendim.. Ağabeylerimin sanatkâr olması ve zorlandığım zamanlardaki moral ve motivasyonları ile de müsbet yönde geliştirmeye Çalıştım kendimi..

Bir eseri hazırlarken en Çok zorlandığınız aşama hangi aşamadır veya şöyle

soralım en önemli aşaması nedir?

En önemli kısım, benimde ilk yıllarımda en Çok zorlandığım konu tasarımdır. Yani bir eserde öncelikle tasarım Çok güzel olmalı. Mesela bir hat eserini insan gibi farz edin, ona bir elbise hazırlıyorsunuz.O insanın ölçülerine ne kadar iyi oturursa o kişiyi bir o kadar güzel gösterir.Tezhib sanatıda tasarımı ve renkleri ile, hattı boğmadan ortaya Çıkarıp bütünlük arz ediyorsa onda güzellik ve başarı var demektir.

Bir eseri en Çok hazırlarken mi keyif alıyorsunuz, yoksa bitirdiğinizde mi?

Bitirdiğimde içime sinerse Çok mutlu oluyorum.
Peki, bugüne kadar ki ürettiğiniz eserleriniz içinde en beğendiğiniz en Çok içinize sinen eserleriniz var mı?

Evet en Çok Abu Dabi Dışişleri bakanında bulunan hilye-i şerife ve dubaide bir hat koleksiyonunda yer alan Kamil Akdik imzalı Amme cüzünün tezhibleri diyebilirim.

İdealinizde bir eser var mı, yapmak istediğiniz bir eser?

Var tabi, hatsız kendi başına farklı yorumlar katarak tezhib eserleri yapmak. Ayrıca bir Kur’ân-ı Kerim tezhibi hayallerimi süslemekte. Aslında hayallerimizdeki her şeyi gerçekleştirmek için ömür kâfi gelmiyor, artık Rabbim ne kadarını nasip ederse.
 

Sizin sanat anlayışınıza göre tezhibin altın Çağı hangisi? Tarzınızı oluştururken hangi dönem ve ekolleri takip ettiniz? Tezhipte klasikten yana mısınız, yeniliğe nasıl bakıyorsunuz? 

16. yüzyıl,bu sanatın zirveye Çıktığı dönemdir kesinlikle. Klasik tezhipte yenilik daha zor, fakat halkarda daha mümkün. Ben klasikten yanayım fakat temel kuralları bozmadan kabul gören bir üslupla yeniliklerin de yapılabileceğini düşünüyorum.. Ben yaptım oldu, fikrine karşıyım. Maksat sadece hattı süslemek değil yakışanı yapabilmektir.Bir eserde hat ve tezhibin bütünüyle uyumlu olması gerekir. Sadece tezhip düşünerek hat süslenmemeli..

Geçmiş dönemlere ait eserleri incelediğinizde bana ait olmasınız isterdim dediğiniz, sizi Çok etkileyen eserler var mı?

Çok var. Özellikle 16. yüzyıl dönemindeki serlevhalar. Onları gördüğüm zaman ,henüz yapamadığım pek Çok şeyin olduğunu düşünüyorum.

Günde kaç saatinizi Çalışmaya ayırıyorsunuz?

Şu anda 4-5 saat fakat önceden 8 saate kadar Çalışabiliyordum. Bu biraz da ruh haline bağlı. Eğer ruhen sakin ve huzurluysam etrafımda da bana engel olacak önemli şeyler yoksa,kendimi sanatıma daha iyi verebiliyorum.

2008 yılından itibaren, profesyonel olarak ilk kez hocalık yapıyorsunuz. Ders

vermek, bu sanatın meraklılarına birikiminizi aktarmak sizi nasıl etkiledi?

Elbette olumlu yönde etkiledi. Fakat hocalık ünvanı ağır ve sorumluluk gerektiren bir durum. Sadece sanat öğretmek yetmiyor, aynı zamanda şahsi davranışlarınızlada örnek olmanız gerekiyor. Bir olumsuz tarafı ise eser üretimim biraz yavaşladı.

En âlâ eserlerin altına imza atmak ve bununla birlikte adınızı ileriye taşıyacak değerli sanatkârlar yetiştirmek, bir sanatçı için Çok güzel olmalı. Bunların arasında tercih yapmanız gerekirse hangisi ağır basar?

Talebeleri tercih ederim. Onların başarılı Çalışmalarını gördüğüm zaman Çok memnun oluyorum ve mutluluk duyuyorum. Fakat günümüzde üzülerek söylüyorum hocanın beklentisine hakkıyla cevap verebilicek talebe Çok az.

Bu sanatta usta Çırak ilişkisine nasıl bakıyorsunuz veya nasıl olması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Usta Çırak ilişkisi tezhip öğrenmede Çok önemli ve bunun birebir olması gerektiğine inanıyorum. Ben ders vermeye başladıktan sonra hocamı Çok daha iyi anladım. Ve hocaya verilmesi gereken değeri, hocaya saygıyı anladım. Yeni öğrencileri gördüğümde kendi talebeliğimle karşılaştırıyorum ve bazı davranış eksikliklerimi görüyorum.


Hocam, sanatkar kimdir? Yani doğuştan gelen bir yetenek midir yoksa Çok Çalışarak da sanatkar olunur mu?

Sanatkarlık doğuştan gelen bir yetenektir. İnsanın ruhunda var olan bir durumdur. Mesela bir kişi yeteneklidir ama sanatkar değildir,o ruha sahip değildir.Orta seviyede kabiliyete sahip birisi Çok isterse ve sebatta gösterirse sanatkar olur. El becerisi ikinci planda kalıyor burada, tabi ikisi bir arada olursa ne ala.Birde inanç Çok önemli diye düşünüyorum. Sanata inanmıyorsa ben yapamıyorum diyorsa insan bırakmalı zaten. 23 yıllık sanat hayatımda hiç bir zaman ben bunu yapamam diye düşünmedim.

Tezhip, hat gibi klasik sanatlarımızın, şu anda modern sanatlar karşısındaki durumunu nasıl buluyorsunuz?

Son dönemde tezhibi kimse bilmezdi şimdi toplumda bu kültür yeniden yerleşmeye başladı. Özellikle tezhip, hat, ebru iyi biliniyor. Bu alanda gerçekleştirilen sergi ve seminerlerinde klasik sanatlarımızın tanınması bakımından Çok etkili ve faydalı olduğuda bir gerçek.

Günümüzde tezhibe olan ilgi ve alaka sizce müspet bir gelişme midir? Yoksa bir yozlaşma var mı?

Hayır, müspet bir gelişim var, fakat her alanda olduğu gibi bu sanattada sadece para kazanma maksadı ile uğraşan pek Çok zanaatkâr var. Böylelerine sanatkâr diyemeyiz.

Yurt dışında bir Çok yerde bir Çok eserinizin olduğunu biliyoruz. Eserlerinizi şu an bulundukları yerlerde, süsledikleri duvarlarda gidip gördünüz mü? Nasıl bir duygu eserinizi yerinde görmek?

Dubai’de bir Çok önemli eserim var. Tarifi Çok zor ve o eseri yeni bitirmiş de karşınıza almış gibi hissettiriyor. Aradan zaman geçtikten sonra yerinde görünce mutluluk veriyor.

Matbu mu orijinal eser mi?

Orijinali görmek apayrı bir duygu..Gerçekten sanattan anlayan insanlar görsün beğensin, benim için daha önemli.
 

Çalışırken halet-i ruhiyeniz nasıl oluyor?

Çalışırken moralsiz, canım sıkkın olduğu zamanlar kendimi işime veremiyorum. Hissedemiyorum sanatımı, o yüzden zorlamıyorum. Ruh hali Çok huzurlu ve rahat olmalı. Para kazanmak amacıyla Çalışsaydım sayı olarak Çok daha fazla eser ortaya Çıkartırdım fakat işimi ticarete dökmedim. Eğer öyle olsaydı eserlerin kalitesi daha farklı olurdu. Fakat bunu hiç düşünmedim sanat olarak Çalışmayı tercih ettim. Paraya göre iş yapmadım. Eseri ortaya Çıkardım bedelini aldım. Kaliteden ödün vermedim. Eğer yazı gerçekten iyi bir yazı değilse içime sinmiyorsa o eseri para kazanmak için asla yapmam.

Kullandığınız renklerin, son döneme göre farklılık arz ettiğini görüyoruz. En Çok hangi rengi kullanmayı seviyorsunuz?

Renklerden ziyade altın ağırlıklı Çalışmayı seviyorum. Çünkü bana göre altını bol olan eserler daha asil ve görkemli duruyor.

Gelecekle ilgili hayalleriniz, projeleriniz nelerdir?

Pek Çok hayalim var elbette.Bunlardan en önemlisi; bu dünyadan göç etmeden önce,hattı abim Mehmet Özçay’a ait olucak olan orjinal bir Kur’ân-ı Kerim bezeyebilirsem ne mutlu bana. İnşaallah Rabbim bunu bize nasip eder.

Tezhip haricinde kendinize en yakın bulduğunuz sanat dalı hangisidir?

Cilt sanatına ilgi duyarım, bunun yanısıra eğer inancım müsade etseydi Türk mûsikîsi ile ilgilenebilirdim sanırım.

Tezhibe yeni başlayan birine ilk sözünüz ne olurdu?

Tezhip Çok zor bir sanat. Şöyle düşünmek lazım, tezhip aslında sonsuz bir okyanus gibidir. İçine dalarsanız, dibi yoktur sonsuzdur sürekli dalar gidersiniz. Hep daha güzeli ararsınız. Onun lezzetini aldıktan sonra asla Çıkamazsınız. Hayatınızda sanatın dışında olan herşey daima ikinci planda kalıyor. Benim hayatımda ailem hariç sanatım hep birinci sırada yer aldı.Sanatıma engel teşkil edecek her şeyden uzak durdum. . Hobi gibi boş zamanlarımı değerlendireyim diye yapılmamalı. Bir eseri bitirdiğinizde onu insanların beğenisine sunup fikirlerini paylaşmak gerekir. Beğenilmesi, takdir edilmesi ayrı bir anlam ifade ediyor. Yaptığınız eser sadece size değil başkalarınada zevk veriyorsa o sanattır...
 
 
 



Bu Kategoriden...