Klasik Türk Sanatlarına gönül vermeniz nasıl başladı? Hikâyesi nedir?
İlk orta ve lise öğrenimimi İzmit'te tamamladım. İzmit İstanbul'a yakın olduğu halde 1980'li yıllarda küçük bir şehirdi. Hatırladığım İş Bankası'nın Sanat Galerisi'ne gelen resim sergileri idi. Küçükken TRT' de yayınlanan Mustafa DÜZGÜNMAN hocanın ebruyu anlatan tanıtım filmi ve cami süslemelerini anlatan belgeseller, Selçuklu Çinilerindeki minyatürleri, ipek yolu belgeseli benim hayal dünyamdı. Gelecek dünyamı oluşturmam bu silik hatıralarla başladı. Tabi ki ailemin Çok fazla olamasa da bu konuda bilgi ve kitap birikimi vardı.
Liseden mezun olduktan sonra 1996 yılında yüksek öğrenimime devam ettim. Ama biraz kısmet biraz da kendimi bildim bileli resim ve kendimce bir şeyler Çizmeyi sevdim. Bunun için bir yıl Kocaeli Üniversitesi'nde resim dersleri aldım. Sanat eğitimi alabilmem için yetenek sınavını geçmem gerekiyordu. Sınavda başarılı oldum resim öğretmenliğine puanım tuttuğu halde tarih sevgim nedeniyle Gazi Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Öğretmenliği'nde eğitime başladık. İyi ki başlamışım. Çocukluğumun belgesellerinin içinde artık bende yaşamaya başlamıştım.
Geleneksel Türk Sanatları için neler söylemek isterseniz?
Geleneksel Türk Sanatları yerine Türk-İslâm Sanatları olarak ifade etmemiz daha doğru. Bizlere okulda sanat tarihi eğitimi verdikleri için sanatımızda ki gelişimi daha iyi izleyebiliyorsunuz. Türk sanatı İslâm Sanatı içinde yer alınca hem yön vermiş hemde kendi karakterine uygun stil getirmiştir. Ebru, Tezhip, Minyatür, Taş işçiliği, dokuma sanatı ve bir sanat dalında milletimiz hem kabul ettiği inancı hemde köklerinin izlerini katmıştır. Okulda geleneksel sanatların kitabi ve uygulayabileceğimiz kısmı ile bazı Çalışmalar yaptık. Mezuniyet tezim Kocael'i'de bulunan iki caminin kapı ve minberi üzerine sanat tarihi ve uygulama Çalışmaları idi. Tabi ki bunlar aldığım eğitimin bir parçasıydı. Okulum dışında Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ve Kültür Bakanlığı'nın kurslarında tezhip derslerine katıldım. Ebru'da malzeme hazırlama öğretilmese de elimize fırça almayı başardık. Olay o kadar ilerledi ki Hüsn-i Hat derslerine devam ettim. Fuat BAŞAR hocanın öğrencisi Hattat Doğan ÇİLİNGİR ile okul bitimine kadar Çalıştım. Rahmetli hocam teşvik için mi bilmem ama kabiliyetimin olduğunu söylerdi. Uğraştığım her şeyi sevdiğim için hayatımdan Çok memnumdum.
Okul bitince neler oldu?
Ankara'da eğitim günleri 2000 yılında bitti. Artık yaşadığım şehre dönmek burada bir şeylere başlamam gerekiyordu. Okulda iken tatillerde Doğan ÇİLİNGİR Hocanın yönlendirmesi ile Fuat BAŞAR hocaya birkaç defa gelmiştim. Bu nedenle tanıdığım ve aklımda ki tek isme geldim. Amacım hat dersi almaktı. O sırada Fuat Hoca bir gruba yeni Ebru dersleri vermeye başlamıştı. Böylece İstanbul günleri başladı. Haftada bir gün derken iki, üç gün İzmit - İstanbul arası yolculuk başladı.
Çocuk iken Ebru belgeselini izlediğim Mustafa DÜZGÜNMAN hocanın öğrencisinden ders almak benim için ulaşılmaz iken artık gerçek oluyordu. Fuat Hoca kendine has uslübuyla ders veriyordu. Bir arkadaşımız dersleri videoya alıyordu. Ders ortamı bilgi açısından Çok doyurucu idi. Hocamız o güne kadar ebru konusunda birikimini, araya fıkralar ve hocaları ile olan hatıralarını anlatırdı.
Bu arada Topkapı Müzesi Nakışhanesi'nde Tezhip dersi almaya başladım. Yoğunluk artınca hat derslerim maalesef kaldı. Topkapı Sarayı'nda Semih İRTEŞ ve Mamure ÖZ'den ders aldım. Sonra Yıldız Sarayı Şale Köşkü'nde Cahide KESKİNER, Semih İRTEŞ, Zehra ÇEKİN, Sabiha KOç tezhip derslerine devam ettim. Semih İRETŞ hocamız Türk süsleme sanatının inceliklerini, prensiplerini her yönüyle bizlere anlatarak Çok önemli kapılar açtı. Sanatımızı anlamamız, kendimize bir yön Çizmemizi sağladı. Cahide KESKİNER hoca ise günümüz Türk sanatının en önemli temsilcisi ve duayeni olarak sanatımızın sanatçımızın nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini şahsında görmemizi sağladı.
Minyatür sanatında Nusret ÇOLPAN'ın öğrencisi oldum. Aldığımız dersler hem sanat tarihi hem de uygulama bir arada muhteşemdi. Nusret Hoca Süheyl ÜNVER Hocanın öğrencisi olmuş. Hocasından aldığı bilgisi, kendisinin yeteneği ve mimarlık eğitimi Minyatür Sanatında kendisine ait bir tarz meydana getirmişti. Derslerinde her zaman hocasının nasihatini aktarırdı. Çok ciddi arşiv sistemi kurmuştu. Her zaman bizlerin kendi arşivimizi kurmamızı tavsiye ederdi. Türk Minyatür sanatı dışında başka kültürlerde olan minyatürleri inceler ve sentezini yapardı. Yaptığınız iş ne olursa olsun en iyisi olmaya Çalışın derdi.
Şimdiye kadar katıldığım Çalışmalarım ve halen almaya beraber Çalıştığım hocalarımda şunu gördüm. Bu sanatlar edeb ile olur. Çünkü bu sanatlar el maharetinden Çok önce ruhunun zarif olması gerekiyor.
Bu sanatın Üstatları kendilerine edebi yol olarak seçmeseler idi, bu gün bu sanatlar her halde yaşamıyor olacaktı. Çevrem bazen bana iğne ile kuyu kazıyorsun diyorlar. İyi ki bu yola girdim sadece sanatı değil maddi ve manevi kültürümü tanıdım. Bu uğraş için İzmit - İstanbul arası hiç zahmetli gelmiyor. Her nimetin bir külfeti vardır. Sabrı öğretti bu sanatlar. Hepsinden Allah razı olsun. Hiçbir karşılık beklemeden tüm içtenlikleri ile hayat tecrübelerini bizimle paylaştılar. Umarım bizlerde yeni nesillere bu emaneti aktarabilir, layıkıyla örnek olabiliriz.
Klasik Türk Sanatlarında son yıllarda genel görüntü nasıl sizce?
Son yıllarda Çeşitli Belediyeler ve özel kursların Çabasıyla hayli yaygınlaştı. Bazen acaba iyimi oldu diye şüphelerim var. Bu sanatın edep kısmını ihmal etmeden teknik kısmını da ciddiyetle öğretmeliyiz. Yoksa tehlike altında olan usta -Çırak ilişkisini unutursak ciddi kayıplar yaşarız. Ebru, tezhip, minyatür, hat, Çini ve pek Çok sanat dalında Çok kötü örnekler var. Hiç olmadık insanlara ders verdiriliyor. Tezhip konusunda da üzücü uygulamalar var. Tabiî ki bu konuların birden hallolmasını beklememeliyiz, zamanla düzelecektir. Sabırla eğitim kurumlarımızda Çalışarak hizmete devem etmeliyiz.
Sizce şikâyetlerinizin önüne nasıl geçilebilir.
Günümüzde konusunun ustaları bu duruma el atmalı. Meslek birlikleri oluşturulmalı. Şu an Klasik Türk Sanatları Vakfı böyle bir yapılanma için örnek olmuştur. Bu güne kolay gelinmediğini okuyoruz. Süheyl ÜNVER Hoca olmasaydı birçok sanat bu gün farklı yerlerde olurdu. Bize bu mirası bırakanlara vefa borcumuz var.
Son olarak güzel şeylerden konuşsak neler söylersiniz? Ebru, Tezhip, Minyatür için.
Ebru beni her zaman sakinleştirir. Zaten bunu bilenlerde bu sanatı terapi için faydalanmışlar. Fuat BAŞAR Hoca bunu her zaman vurgular. Bu sanatın manevi önderlerinin rızasını almak en büyük duamdır. Onlar mana dünyası için bu sanatın bu güne gelmesini sağladılar. İnşaallah onlara layık oluruz.
Tezhip yaparken geçmiş ustaların eserlerine bakınca günümüz tabiri ile tasarım harikası eserler var. Bu gün üreten ve bu sancıyı paylaşanlara bir yol gösteriyor. Bazen değişik yorumlar Çıkıyor ama geçmişin ruh güzelliğine henüz yaklaşılmadık.
Minyatür benim için en özeli. Her uğraşımı seviyorum ama minyatür Çok farklı. Özelikle Nusret ÇOLPAN Hocayı tanımak, ona öğrenci olmak, benim için büyük bir talih...
Tek dileğim var. ‘'Allah utandırmasın.' Hocalarıma layık olmam temennisi ile...
MUALLA BETÜL