Klasik Türk Sanatları Vakfı

KÂİNATTAKİ EBRU SANATI

13.09.2010

Büyük bir ebru teknesindeyim. Suların içinde geziniyorum. Nilüfer Çiçeklerinin yaprakları omuzlarıma değiyor muhteşem güller açılıyor. Daha iyi görmek için teknenin dışına yüksek bir yere Çıkıyorum. Her şey harika, mükemmel güzel. Aniden bazı kadınlar suya giriyorlar Çiçekleri koparmak için. Tüm gücümle bağırıyorum koparmayın... Çiçekleri koparmayın... Uyandığım zaman sabah olmak üzereydi.
O gün Sayın Fuat Başar Hocamızın Altın Laleler sergisinde görevliydim. Eserleri saat 5 e kadar defalarca büyük bir zevkle inceledim. Aralarında mavi zeminli bir ebru vardı. O beni Çok etkilemişti zemin denizleri andırıyordu. Üzerindeki lale yerine bembeyaz bir yelkenli düşündüm. Bence eşsiz güzel olurdu. Ya da bir gemi... Eminönü'nden Haydarpaşa vapuruna biniyorum. Vapur hareket ettikten on dakika sonra gözlerim denizin derinliklerine takılıyor. Bir anda kendimi büyük bir ebru teknesinin içinde hissediyorum. Ama her şey canlı kıpır, kıpır. Denizin rengi eserdeki zeminle aynı görünüyor üstelik hayal ettiğim geminin içinde şimdi ben varım. Gökyüzüne bakıyorum mavi ve beyaz tüm gökyüzüne serpiştirilmiş. İşte eserdeki lale burada olmalıydı. Bulutların arasından gülümseyen güneş içimi ısıtıyor. Nasıl olurda bu güzelliğin daha önce farkına varmamışım. Hocam teknede kâinatı gördüm demiş ben kâinatta ebru sanatını görüyordum. Boğaz köprüsünün uzunluğu serçe parmağımı geçmiyor. Sonra kendime bakıyorum Rabbimin yarattığı sonsuzluk karşısındaki yerim bir karıncadan binlerce kat daha küçük. Okuduğum bir yazıyı hatırlıyorum."H.z Ali sen kendini küçük bir cisim sanırsın, hâlbuki bütün âlem sende dürülüp bükülmüştür. Ebru bir düştür, bir özlemdir. Ona bakan her gözde yeni anlamlar kazanan bir akıştır. Günüm eve geldiğim zaman iki sene önce belki yaparım diye aldığım ebru teknemi büyük bir heyecan içinde açmamla noktalanmıştı.

DENİZ KADIOĞLU



Bu Kategoriden...