Bundan iki yıl evvel, kültürün ve sanatın harmanlandığı Üsküdar'ın Doğancılar muhitinde bir vakıf teşekkül ettirildi; Klâsik Türk Sanatları Vakfı.
İlk duyduğumda Çok heyecanlanmıştım, zira yıllardan beri hayalini kurup zihnimde yaşattığım bir şeydi bu... Bir vakıf kurup etrafında sanatın pervâne edildiği bir mum yakıp bir kültür hizmetini icra etmek...
Kuruluş amacını, "Hat, tezhib, ebrû, minyatür, katı', cild, kalem işi, Çini, kakma, naht, edirnekârî, kündekârî gibi klâsik Türk san'atlarının nitelikli üretimini sağlamak, geliştirmek, yaygınlaştırmak, desteklemek, tanıtımını yapmak ve kamuoyunda ilgiyi artırıp, gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak" şeklinde ifade eden Klâsik Türk Sanatları Vakfı'na gidip Vakıf Başkanı ve aynı zamanda bir hattat olan Ahmet Zeki Yavaş Bey ile tanıştığımda vakfın kısa zamanda Çok önemli hizmetlere imza atacağını söylemişti...
Gerçekten öyle de oldu. Vakıf, geçtiğimiz bu zaman diliminde seçkin eğitimci kadrosuyla pek Çok güzelliklere imza attı. Evvelâ sanat meraklısı kursiyerleri bünyesine katıp klâsik sanatlarımızın muhtelif kollarında eğitimine ara vermeden devam etti... O günden bugüne muhtelif kültür merkezlerinde seminer, konferans ve sergiler tertip edilerek toplumumuzun sanat bilincine katkılar yapıldı.
Yönetim kurulu başkanlığını Ahmet Zeki Yavaş'ın yaptığı Klâsik Türk Sanatları Vakfı'nın danışma kurulunda, kendilerini adeta klâsik sanatlarımıza adamış sanatkâr ve akademisyenler yer alıyor. Prof.Uğur Derman, Prof. Dr. Çiçek Derman, Prof Dr. Hüsrev Subaşı, Prof. Dr. Zeki Kuşoğlu, Hattat Mehmet Özçay, Hattat Ali Toy, Ebrûcu Fuad Başar, Hattat Davud Pektaş bu isimlerden öne Çıkanlar...
Sanat semineri derslerinin yanında, vakıfta ders veren isimlerin listesi de bir hayli uzun. Hat sahasında Mehmet Memiş, Osman Özçay, Davut Bektaş; tezhip sahasında Fatma Özçay, Arda Çakmak, Emel Türkmen; Ebrû sahasında Fuat Başar, Mahmut Peşteli; minyatür sahasında Taner Alakuş, Berrin Çakın Güç; Çini sahasında Sitare Turan Bakır, Levent Kum; cild sahasında, İslâm Seçen, M. Ali Kunduracıoğlu gibi kendi sahasında uzman isimler var.
Klâsik Türk sanatlarımızın, niteliği bozulmadan yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması bakımından önemli olduğu günümüzde, hem toplum olarak hem de devlet olarak estetik mülâhazalarımızı ve yahut bedii duygularımızı geliştirmeye ihtiyacımız vardır... Keza bu, değişimle kalmamalı; sanata ve sanatkâra destek mahiyetinde aksiyona dönüştürülmelidir. Ancak bu sayade etrafımızdaki kültürel mirası kavrayabilir ve bu mirası bir kültür elçisi edâsıyla yeni nesle aktarabiliriz...
Klâsik Türk Sanatları Vakfı'nın bu misyona katkı yaptığını düşünmekteyim. Zira, sanatı ve sanatkârı buluşturan bu yapı içinde, İslâm kültür ve medeniyet birikiminin kodları, kimi zaman hüsn-i hat ile harfleri bir ‘vav', bir ‘elif' estetiği ile buluşturmak; kimi zaman da tezhib ile renklerin ve motiflerin gizemini serlevhâlarda, zahriyelerde terennüm etmek suretiyle Çözülmektedir. Nasıl ki Mimar Sinan'ın muhteşem yapıları derin bir medeniyetin derin musıkîsini âhenk içinde icra ediyorsa; Şeyh Hamdullahlar'ın, Hafız Osmanlar'ın, Karahisârîler'in, Baba Nakkaşlar'ın, Kara Memiler'in asrımıza bıraktığı nakş, aklımızın suskunluğu, gözlerimizin musıkîsi olarak âhenkli bir bütün halinde bedii hissiyatımıza bir nefes bahşetmektedir.
Gelelim Klâsik Türk Sanatları Vakfı'nın şu aylarda devam eden ve sanatseverleri heyecanlandıran bir projesine...
Ahmed Karahisârî Mushaf-ı Şerîfi Tıpkıbasım Projesi:
Bu projeden bahsetmeden evvel hat sanatı tarihimiz bakımından önemli bir isim olan Ahmed Karahisârî hakkında biraz malûmat vermenin faydalı olacağı kanaatindeyim.
Hat tarihi kaynakları, günümüz akademisyenleri ve İslâm Ansiklopedisi'ndeki malûmata göre Ahmed Şemseddin Karahisârî, h.875 (1470)'te Afyonkarahisar'da doğmuştur. Nesebi, yetişmesi ve öğrenimiyle ilgili yeteri kadar malumat bulunmamakla beraber, II. Bayezid döneminde tahsili için İstanbul'a geldiği ve tüm yaşamını burada geçirdiği ifade edilmektedir.
Fatih Sultan Mehmed dönemi hattatlarından İran'lı Esedullah Kirmânî'den hat meşk etmiştir. Şeyh Hamdullah'dan yazı meşk etmiş olan Halvetiyye şeyhlerinden Cemâleddin İshâk Karamânî'ye intisab edip tasavvufî eğitimini tamamlamıştır.
Kanûnî Sultan Süleyman zamanından günümüze saray ehl-i hiref maaş defterinden, Karahisârî'nin 14 akçe yevmiye ile görev yaptığı ve saray ehl-i hiref cemaati içinde yer aldığı anlaşılmaktadır.
Doksanlı yaşlarda vefât eden Karahisârî, Cemâleddin İshak Karamânî'nin Sütlüce'deki tekkesinin haziresine defnedilmiştir.
Aklâm-ı Sitte, bilhassa sülüs ve nesih yazılar, Şeyh Hamdullah mektebinde satır nizamı ve harf güzelliği bakımından Yâkût üslûbunu aşmış, Osmanlı zevkini ortaya koymuştur. Karahisârî ise, Yâkût el-Müsta'sımî üslûbunu yeni bir yorumla canlandırmış, celî ve müsennâ yazılarda Fâtih devri hattatlarından Yahyâ Sûfî ve Ali b. Yahyâ Sûfî'nin yazılarını örnek alarak harf ve kompozisyon bakımından daha güzel bir âhenge kavuşmuş, kendi adıyla anılan bir üslûp ortaya koymuştur.
Karahisârî, Mushaf, en'âm, dua mecmuası ve murakka olarak pek Çok eser vermiştir. Kanûnî Sultan Süleyman için yazdığı Mushaf-ı Şerif, yazısı, tezhibi, cildi ve ebadı ile devrinin medeniyet aksettiren en ünlü eseridir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde bulunan bu Mushaf-ı Şerif (Hırka-i Saâdet nr. 5) ebatı 61,5 x 42,5cm ebatında, âharli ve 300 varak olup ketebe kısmı boş bırakılmıştır. Ancak yazı üslûbu ve vakıf kaydından mushafın Karahisârî'ye ait olduğu anlaşılmaktadır.
Çağın gereksinimleri ve koşullarına bağlı olarak, bu muazzam eserin tıpkıbasımının yapılıp hem sanatkâr öğrencilerin hem de ilimle meşgul olan kesimlerin istifade etmesi, daha da önemlisi, ülkemizin yazma eser kütüphanelerindeki kıymetli yazmaların da tıpkıbasımlarının yapılarak vakıf bünyesinde görsel ve sayısal bir kütüphane oluşturma düşüncesi takdire şayan bir gelişmedir.
Klâsik Türk Sanatları Vakfı geçtiğimiz aylarda, Topkapı Sarayı Müzesi'ne bir tıpkıbasım cihazı kurarak, uzman bir ekip eşliğinde Ahmed Karahisârî Mushaf-ı Şerifi'nin tarama Çalışmalarını başlatmıştır.
Eminim bu önemli projeyi daha pek Çok güzel proje takip edecektir. Böylelikle, el yazmalarımızın nadide güzellikleri gün ışığına Çıkarak sanata, sanatkâra, ilme, âlime, halka hizmet edecektir. Sizi gözünüzün ve gönlünüzün şenlenmesi için Ahmed Şemseddin Karahisârî Mushafı'nın zamana meydan okuyan zarâfetiyle başbaşa bırakıyorum...
Hoşça bakın zatınıza...
AYDIN ÇAKIRTAŞ