"Zan etme ki bu eşkalin halikiyiz senle ben
Gafil olup şirke dalma bir faildir işgören
Fırça,Çanak,boya,tekne vasıtadır bilmiş ol
Hep suver-i ilmiyyedir mezahirde görünen
Mustafa DÜZGÜNMAN
Benzeri Çok olan ama asla aynısı olmayan ebru,gelenekli sanatlarımız arasında hikmeti,içinde bulunduğumuz son yarım asırda saklı olup görebilen gözler için bir ümit Çiçeğidir.
Hat, tezhip, minyatür vb. gelenekli sanatlarımız Türk medeniyeti içinde tekâmülünü tamamlayıp klasik dönem dediğimiz sanatta zirve döneminin yetişen büyük sanatkârlarıyla yaşamış ve günümüze kadar da varlığını en güzel şekilde sürdürmüştür. Ebru ise gelenekli sanatlarımız arasında yüzyıllardır daha Çok diğer sanatlara hat, ciltçilik vb. yardımcı olan ve onlarla birlikte varlığını sürdüren bir sanat olarak hep var olmuş, ancak müstakil bir sanat olarak varlığını tam anlamıyla göstermesi için sanki yaşadığımız asrı beklediği görülmektedir. Nasıl ki diğer geleneksel sanatlarımızın merkezi İstanbul olmuşsa ebrunun da bugün merkezi yine İstanbul olmuştur. Son yarım asırda yetişen ebru sanatçıları bu sanatımıza bugün altın Çağını yaşatmaktadırlar. Burada üstad Mustafa Düzgünman'ın bu sanatımızın kaybolmaması için verdiği emeği ve ebru ile ilgili yazdığı ebrunâme isimli şiirden bir bölümü hatırlatmadan geçemeyeceğim:
...
"Besmele ile tezgah açıp ebru yapan kişiyiz.
Fırça ile su üstünde hüner atan kişiyiz
Üstadımız Özbek şeyhi hem Necmeddin hocadır
Büyükleri boyun kesip hakka tapan kişiyiz. "
...
Ebrunun diğer sanatlara göre farklılığı su ile olan ilişkimizde saklı. Su insanın yaşaması için nasıl en temel ihtiyaç ise ebrunun yapılabilmesi için de gerekli ve en temel malzemedir. Ayrıca bütün renkleri suyun renksizliğine göre belirtiyoruz.Su her türlü fiziksel kimyasal olaylardan etkilenen bir varlık tabiatta üç halde bulunabiliyor (katı-sıvı-gaz) işte ebru sanatçısı ebru teknesinin başına geçtiği zaman bir fizikçi gibi bir kimyacı gibi herşeyi hesap ederek ebru yapar.
ilk bakışta herkesin ben de yaparım düşüncesine kapıldığı ebru sanatı ne var ki teknenin başına geçip fırçayı elimize alıp boyaları serpmeye başladığımızda bu sanatın ne kadar ince ve hassasiyet gerektirdiğini tecrübe edeceksiniz. Ebruyu öğrenmek "bir uçağı piste indirmeyi öğrenmek gibidir" diyebiliriz. Görünüşte basit ama uzun bir tecrübe ve emek gerektirir.
Ebru sanatçısı teknesini dua ile açar ve teknenin başında ebru yaparken sabrı öğrenir, nefsini terbiye eder, gönlünü doyurur. Yapılan her ebru ise sanatçısının kalbine tutulan bir ayna oluverir.
Hayatın karmaşıklaştığı ve bilgi yığınları arasında sıkıştığımız bugünlerde insanların stresten, sıkıntıdan kurtulmasının güzel yollarından birisi olduğunu hatırlatarak gören gözler için bir ümit Çiçeği olan ebru ile ebruli günler dilerim.
HÜSEYİN GARAN