"Vâlide Sultânın iç hayrîna mâ"
Küçük kız, o küçük Çeşmenin başında iki gözü iki Çeşme ağlıyordur. Derken, Çeşmenin yanında gayet süslü bir araba durur. Arabadaki hanım, küçük kızı Çağırıp neden ağladığını sorar. Evine su götüreceği testi kırılmıştır. Hanım, atlas kesesini Çıkarıp kıza para vermek ister. Küçük kızın cevabı şaşırtıcıdır: "Ben, testi kırıldı diye değil, eve su götürmeyi beceremediğim için ağlıyorum" der.
Arabadaki hanım, 1648-1687 yılları arasında Osmanlı tahtında oturan Sultan Dördüncü Mehmed (Avcı Mehmed)'in eşi ve Şehzâde Mustafa'nın (Sultan İkinci Mustafa, hükümdarlık dönemi: 1695-1703) annesi Mehpâre Emetullah Râbia Gülnûş Vâlide Sultan (1647?-1715)'dır. Küçük kızın cevabı Vâlide Sultan'ın hoşuna gider. Kızı saraya aldırtır ve 1695'de, aynı yıl saltanat süresi başlayan oğlu Sultan İkinci Mustafa'yla Sâliha Sebkatî'yi evlendirir.
1680'de dünyaya gelip 59 yıl yaşadıktan sonra 1739'da vefat eden Galata-Arap Câmii Mahalleli küçük Sâliha, hâmileliği sırasında, Çocukluk semtindeki o küçük Çeşmenin yerine muhteşem bir Çeşme yapılmasını hayâl eder. Bu hayâli, 1696 yılında dünyaya getirdiği Şehzâde Mahmûd'un, Sultan Birinci Mahmûd olarak tahta Çıktığı (hd: 1730-1754) zaman gerçekleşir. Sâliha Sebkatî Vâlide Sultan adına; Azep Kapısı (Azapkapı), Hacı Avar, ve Hacı A'mer olarak da anılan Arap Câmii Mahallesi'nde, muhtemelen Hâssa Mimarbaşı Kayserili Mustafa Ağa'ya o güzeller güzeli sebil-Çeşme yaptırılır. Sâliha Sebkatî Vâlide Sultan'ın aynı semtte bir sıbyan mektebi (1957'de yol açılırken yıktırılmıştır), Tophane-Firuzağa Mahallesi Kādirîler Yokuşu'nda Kādirîhâne Tekkesi kapısı yanında, aynı mimar ve ustaların eseri olduğu hissedilen Topçubaşı İsmail Ağa Çeşmesi'nin suyunu getirtmesi ve başka önemli hayrâtı vardır.
* * *
Bu hikâyede halkın hayâl gücünün katkısı hissedilir. Fakat "gerçek", Unkapanı Köprüsü'nün Beyoğlu yakasındaki bitiş noktası olan Azapkapı'da, Sokollu Mehmed Paşa Câmii'nin hemen önünde bütün ihtişâmiyle ayakta durmaktadır.
Sâliha Sultan Sebil-Çeşmesi'nin Seyyid Vehbî kaleminden Çıkma üç tarih kitâbesinin hattatı, Suyolcuzâde'ye göre Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi'dir.
Sebil'in Batı yönündeki
Çeşmenin kitâbesi:
Menbâ'-î âb-ı zülâl-î merhamet
Lücce-î pür cûş-ı ihsân ü sehâ
Devha-î pür berk ü bâr-î saltanat
Şems-i ismet mâder-î zıll-î Hüdâ
Vâlidê Sultan ki etmiş âlemê
Dest-i cûdun maksem-î âb-î atâ
Zikr ü fikri bâkıyât-î Sâlihât
Kârı hayrât-î hasendir dâimâFî sebîlillâh nîce âsâr edüb
Eyledî kesb-i rızâ-yı Kibriyâ
İşte ezcümlê bu dilcû Çeşme kim
Teşne-lebdir Hızr u İskender anâ
Câri hâfızlar gibî her lûlesi
Sûre-î Kevser okur subh u mesâ
Mâ-hasal bu âb-ı canbahşâ ilê
Oldu şâdan rûh-i pâk-î MustafâÂnı dâ cennette sîr-âb eyleyê
Sâkî-î Kevser Aliyy-i Mürtezâ
Dîdiler âb-ı hayâtın vasfınî
Gûş edüb söylersin amma Vehbiyâ
Bâri bir mümtâz târih eyleyüb
"Vâlide Sultânın iç hayrîna mâ"
1145 (1732)
Sebil'n Doğu yönündeki Çeşmenin kitâbesi:
Hazret-i Vâlide Sultan yânî
Mâder-î Hazret-i Sultan Mahmûd
Matla'-î şems-i hilâfet ki anın
Fer'idir sâye-i Hallâk-ı vedûd
Amel-î Salihâdır sâ'yi müdâm
Kârıdîr kesb-î rızâ-yi Ma'bûd
Havz-ı himmet kereminden memlû
Feyz-i refet eserinden meşhûdİşte ezcümle bu âsârına bak
Lâzım ise eğer ityân-ı şûhud
Nîce kez yandı yıkıldı Galata
Gösterüb tab-ı ataş âteş ü dûd
Kimse sû sepmedi illâ keremi
Komadi teşne-leb-î tab-âlûd
Hacı A'mâ denilen semte edüb
Çeşme açmağa ilâc-ı bihbûdOldu bir hayra muvaffak ki olur
Ecri cennetteki havz-î mevrûd
Hem anın hem şeh-i devrânın ola
Ömr-i Hızır ile zamânî memdûd
Oldu târihe sezâ ey Vehbî
"Çeşme- î Vâlide-î Han Mahmûd"
1145 (1732)
Sebil'in kitâbesi:
Vâlide Sultân-ı âlî-şân-ı himmet-meşrebin
Ayn-i cûdundan gel ey leb-teşne şîr ü şekker iç
Devr-i İskender'de olsa Hızr derdi gösterib
İşte mâ aynü'l-hayâtı buldum ey İskender iç
Tıfl-ı müdrik lûlesin vermezdi sedy-i dâyeye
Dîseler ister su iç isterse şîr-i mâder içSû-be-sû gûyâ lisân-ı lûle ilê Çeşmeler
Çağlayub şerbet-fürûşân gibi derler anber iç
Sâhibü'l-hayrın duâsın sû gibî ezberle dêİşte sû işte sebil istr vüzû et ister iç
Vehbiyâ târihin işrab et atâş-ı ümmetê
"Gel sebîl-î Vâlide Sultan'dan âb-î Kevser iç 1145 (1732)
Klasik Türk Sanatları Vakfı'nın mensupları arasında bu güzelliği yakından incelememiş olanlar, Türk tezyînî sanatlarının değişik stillerdeki birleşimini bünyesinde sergileyen olağanüstü bir "güzellikler meşheri"ni mutlaka görmelidirler. Fotoğraf makineleri, mümkünse stampaj malzemesi yanlarında olmalıdır. Tercihan Cumartesi veya Pazar günleri ekip hâlinde gidilmeli ve uzunca zaman ayrılmalıdır. Çünkü Sâliha Sultan Sebil-Çeşmesi, Türk su mîmârîsini olduğu kadar, ecdâdımızın su'ya gösterdiği saygıyı, şi'r olarak, hat olarak, bezeme unsurları olarak, sınırsız sabır ve emeklerin beslediği, o "ibâdet" mesâbesindeki emek izleriyle anlatmaktadır.
Lâle Devri'nin sonuna ait bu eserin anlatımını fotoğraflara bırakarak, ol gönül sultanlarının rûhlarına Fâtiha gönderelim. Yer yer yanlış restorasyon Çizgileri almış olsa da, Sâliha Sultan Sebil-Çeşmesi'ni bir zamanlarki harap hâlinden bugünkü durumuna getirenleri şükranla yâd edelim.
Yazı ve Fotoğraf : Hasan Âli Göksoy
Kaynak:Prof. Dr. Kâzım Çeçen; İstanbul'un Vakıf Sularından Taksim ve Hamidiye Suları; İstanbul 1992