Klasik Türk Sanatları Vakfı

ŞEYH YAHYA EFENDİ VE DERGAHI

05.08.2009

A. YAHYA EFENDİ'NİN HAYATI VE ŞAHSİYETİ

1. Hayatı

16.yy'ın ulemâsı ve evliyasından, Beşiktaş'lı Şeyh Yahya Efendi, (900/1495) tarihinde Trabzon'da doğmuştur. Doğum yeri ve tarihinde kaynaklarda tam bir ittifak vardır. Babası Trabzon kadısı Şamlı Ömer Efendi'dir. Hüseyin Vassaf, Ömer Efendi'nin arif ve âlim bir zat olduğunu söylemektedir. Annesi Afife Hatun'dur. Afife Hatun'un Trabzon'lu olduğu Peçevî tarihinde geçmektedir. 

Yahya Efendi'nin babası Ömer Efendi Trabzon kadılığı yaptığı esnada, Şehzâde Selim Trabzon valiliği yapmaktadır. Yavuz Selim'in oğlu Kanunî, Yahya Efendi'den birkaç gün sonra dünyaya gelmiştir. Şehzâde Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan'ın sütü az olduğundan, Yahya Efendi'nin annesi Afife Hatun, Sultan Süleyman'ın sütannesi olmuştur. Böylece Yahya Efendi ve Kanunî sütkardeş olmuşlardır.
Yahya Efendi Trabzon'da okul Çağına geldiğinde yedi yıllık bir eğitim görmüş, daha sonra zamanın Şeyhü'l-İslamı Zenbilli Ali Efendi'den onun ömrünün son iki yılında ders okumuştur. Babası Kadı Ömer Efendi, Musluhiddin Mustafa Sürurî Efendi, Kara Davud b. Kemal Efendi ve Gürceyn Alaaddin Efendi onun hocaları arasında sayılmaktadır. 

Yahya Efendi'nin İstanbul'a müteakip vakalara kıyas ederek 930/1521 senelerinde yani 30 yaşında gelmiş olduğunu tahmin etmekteyiz. İstanbul'a geldikten sonra zamanının Şeyhü'l-İslamı ve büyük âlimi Zenbilli Ali Efendi'ye intisab etmiş ve icazet almıştır. Daha sonra Canbaz Mustafa Medresesi'nde müderrisliğe başlamış ve "müderris" lakabını almıştır. Bundan sonra sırasıyla Hacı Hasanzâde Medresesi'ne, Afdaliye Medreselerine, Gebze Mustafa Paşa Medresesi'ne tayin edilmiştir. Burada altı yıl kaldıktan sonra 958/1551 yılında Üsküdar Mihrimah Sultan Mederesesi'ne nakledilmiştir. Sonra sırasıyla Sahn-ı Seman Medreselerinden birine tayin edilmiş ve burada görevine devam ederken 962/1554-55'de bu görevinden Kanunî Sultan Sülayman tarafından azledilmiştir. Azledilme sebebi ise Yahya Efendi'nin Kanunî'nin devletle ilgili bir uygulamasına karşı Çıkması ve mektup yollamasıdır. Bu olaydan sonra Yahya Efendi Beşiktaş'ta kendi imkânları ile yaptırdığı medreselerde ders vermiştir.

Yahya Efendi'nin hanımı Şerife Hatun'dur. Türbede medfundur. Yahya Efendi'nin İbrahim ve Ali isminde iki oğlu vardır. Yahya Efendi'nin ölüm tarihi birçok kaynakta geçtiği üzere 978/ 1571'dir. Kurban Bayramı gecesi vefat eden Şeyh, kabrini hayatta iken kendisi hazırlatmıştır. Cenaze namazı Süleymaniye Camii'nde Kurban namazından sonra Şeyhü'l-islam Ebu's-Suud Efendi tarafından kıldırılmıştır. 

2. Şahsiyeti 

Yahya Efendi zahir ve batın ilimlerde son mertebeye varmış, âlim bir zattır. Tıp medresesi kurdurması ve şiirlerinde tıptan bahsetmesi onun tabip olma ihitmalini akla getirse de kaynaklarda tabibliği hakkında kesin bir mâlumat yoktur. Yahya Efendi'nin bir diğer yönü ise şâirliğidir. Bir divançe oluşturacak kadar şiir söylemiştir. Söylediği şiirler tasavvufî mahiyette olup Çoğunlukla aruz veznindedir. Hendese ve riyazet ilimlerinde de dönemin âlimleri arasında idi. Yahya Efendi Üveysîliğin pîri idi. Kendisinden sonra dergâh mensupları Nakşî Tarîkatı'na temâyül etmişlerdir. 

Yahya Efendi doğumundan ölümüne kadar sarayla irtibat halinde olmuş, onlar tarafından ta'zim ve hürmet görmüştür. Sütkardeşi Kanunî ile devamlı görüşmüşlerdir. Kanuni'den sonra gelen padişahlar da aynı hürmeti Yahya Efendi'ye göstermiş, vefâtından sonra ise dergâhın onarım, bakım ve her türlü ihtiyacını karşılamışlardır. Yahya Efendi'nin gösterdiği kerâmetlerle ilgili pek Çok menkıbe anlatılmaktadır.

B. YAHYA EFENDİ KÜLLİYESİ

1. Tekke ve Cami

Yahya Efendi Tekke ve Camii Beşiktaş'ta Küçük Mecidiye Camii'nin sol tarafında Yahya Efendi Çıkmazı'ndadır. Dergâh Yahya Efendi tarafından yaptırılmıştır. Yapılış tarihi, tekkenin yanında yer alan Çeşmenin kitâbesinden yola Çıkarak 945/ 1538 olarak tahmin edilmektedir.

Yahya Efendi'nin kendi imkânları ile satın aldığı geniş arazi, bugünkü tekke arsasının yanı sıra, daha sonra Çırağan ve Yıldız Sarayları'nın arazilerine katılan birer bölümü, ayrıca Yüksek Denizcilik Okulu'nun arsasını da içine almakta, Yıldız Tepesi'nden boğaziçi kıyısına kadar kesintisiz uzanmaktaydı. Bu meyanda 18. yy başlarında bugünkü Yüksek Denizcilik Okulu ile eski Beşiktaş Stadı'nın bulunduğu yerde Yahya Efendi vakfına ait yedi gözlü kayıkhane, bahçeler, havuz, bahçıvan odaları, ev, ekmekçi, kulluk, ayazma-Çeşmenin varolduğu bilinmektedir. Bütün bu arazinin bir kısmı Sultan Abdülmecid tarafından saltanatın sonlarında, bir kısmı da 1873'de halefi Sultan Abdülaziz tarafından Yıldız ve Çırağan Sarayları'nın arazisine katılmış, yukarıda bahsedilen gayr-i menkullerden günümüze, Yahya Efendi Türbesi'ne bitişik birkaç evden başka hiçbiri intikal etmemiştir.

Yahya Efendi, mescid-tevhidhâne, medrese, hamam, Çeşme ve Çeşitli evlerden oluşan bir külliye niteliğindeki ilk tekkeyi tesis ederek, Çevresini bağlar ve Çiçek bahçeleri ile donatmıştır. Daha sonra bu mescid-tevhidhâne, Velizâde Ahmed adında bir hayırseverin minber ilavesiyle cami-tevhidhâneye dönüşmüştür. Aynı zamanda Yahya Efendi'nin şiirlerinde geçtiği üzere tekkenin bulunduğu yere kemerlerle su getirildiği anlaşılmaktadır.

Yahya Efendi'nin vefâtını müteakip II. Selim Mimar Sinan'a tekkeyi genişlettirerek yeni baştan inşa ettirmiş, aynı zamanda Şeyh için türbe yaptırmıştır. Kaptan-ı Derya ve Vezir-i a'zam Cezayirli Gazi Hasan Paşa 1191/1777'de tekkenin içine bir Çeşme yaptırmıştır.

Sultan II. Mahmud ve Abdülmecid zamanında (1839-1861)'de tekke onarım geçirmiş ve bazı hüceler ilave edilmiştir. Yahya Efendi tekkesinin türbeler dışında bugünkü şeklini alması 1290/1873'de Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Valide Sultan'ın büyük onarımı sonucunda olmuştur. Bu onarımın kitâbesi cümle kapısının üzerinde yer almaktadır 

Daha sonra Sultan II. Abdülhamid döneminde tekkenin onarımlar geçirdiği anlaşılmaktadır. Yine II. Abdülhamid tarafından 1906'da tekke girişinin sağ tarafına Hamidiye Çeşmesi yaptırılmıştır. Tekkelerin 1925 yılında kapatılmasını müteâkip cami-tevhidhânesi cami olarak kullanılmaya başlanmış, bu fonksiyonu günümüze kadar sürmüştür. Tekke müctemilâtından ayakta kalan bölümlerde son postnişîn Şeyh Abdülhay Efendi vefâtına kadar ikâmet etmiş, daha sonra bu bölümler cami görevlilerine mesken olmuştur.

Tekkenin postuna geçmiş olan şeyhlerin tam bir dökümü elde edilememiştir. Yahya Efendi'den sonra yanında gömülü olan oğulları Şeyh İbrahim Efendi ile Şeyh Ali Efendi'nin posta geçtikleri tahmin edilir. 

Tekkede hizmet gören şeyh ya da türbedarlardan isimleri tesbit edilebilenler şunlardır:

1. Şeyh Yahya Efendi
2. Şeyh İbrahim Efendi
3. Şeyh Ali Efendi
4. Türbedar Şeyh Yusuf Efendi
5. Türbedar Şeyh el-Hac Hâfız Ali Efendi
6. Türbedar Şeyh Mehmed Nûri Şemseddin Efendi
7. Şeyh Seyyid Mustafa Efendi
8. Türbedar Hüseyin Şevkî Efendi
9. Şeyh Seyyid el-Hac Mehmed Nurî Efendi
10. Şeyh Hasan Hayri Efendi
11. Şeyh Abdülhay (ÖZTOPRAK) Efendi
2. Türbe
Şeyh Yahya Efendi Süleymaniye'de kılınan cenaze namazından sonra, vasiyeti üzerine tekkeye getirilmiş ve vefâtından önce kendisinin belirlediği yere defnedilmiştir.


Bâninin 978/ 1570'de vefâtını müteakip, kendisine büyük bir saygı ve sevgisi olan Sultan II. Selim kabri üzerine, tasarımı Mimar Sinan'a ait olan, set üstünde kâgir ve tek kubbeli bir türbe inşa ettirmiştir. Türbe kare planlıdır. Bu sırada tekke de genişletilerek yeniden inşa edilmiştir. Türbe 1812'de Sultan Mahmud tarafından tamir ve tezyin olmuş, bu arada yeni derviş hücreleri eklenerek tekke büyütülmüştür. Bugünkü türbenin son şeklini 1290/1873 tarihinde aldığı bilinmektedir.
Türbede medfun bulunan zevat, ön sıradan ve cami tarafından başlamak üzere şöyledir:
1. Yahya Efendi
2. Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı ve Efendi Hazretleri'nin manevi evladı Tasasız Raziye Sultan
3. Hatice Sultan
4. Ahmed Bedreddin Efendi
5. Şeyh İbrahim Efendi
6. Yahya Efendi'nin annesi Afife Hatun

İkinci sıra:
1. Yahya Efendi'nin eşi Şerife Hatun
2. Yahya Efendi'nin bendeleri Derviş Ali Efendi
3. Yahya Efendi'nin küçük mahdumları Şeyh Ali Efendi
4. Mehmed Nûri Şemseddin Efendi'nin torunu Hasan Hayri Efendi
5. Mehmed Nûri Şemseddin Efendi.


Şeyh Yahya Efendi'nin kabri

Türbenin dışında, demir kanatlı cümle kapısının iki tarafında yedi zat gömülüdür. Türbe kapısının solunda baştan itibaren,

1. Yahya Efendi'nin evladından sâbık Galata kadısı Mehmed Said Efendi
2. Rumeli kazaskeri Dürrîzâde Mehmed Dürrî Efendi
3. Mehmed Sait Efendi'nin halîlesi Ayşe Hanım.

Sağdakiler:
1. Dergâh postnişini Mehmed Nûri Efendi
2. Kitâbesiz olan bu mezarın Mehmed Nûri Şemseddin Efendi'nin damadı Hacı Nurî Efendi'ye ait olduğu tesbit edilmiştir.
3. Türbedar Hüseyin Şevki Efendi
4. Türbedar Yusuf Efendi'dir.


        Sultan II. Osman'ın Vezîr-i Âzamlarından Güzelce Ali Paşa 1031/1621'de vefat edince buraya defnedilmiş ve kabrinin üzerine kâgir kubbeli bir türbe inşa edilmiştir. Türbede kendinden başka kaptân-ı deryalık yapan iki Ali Paşa, Murad Paşa ve Beşiktaş Mevlevîhânesinin bânisi Sadrazam Hüseyin Paşa gömülüdür. 

II. Abdülhamid döneminde hazirenin kuzey kesimine bazı şehzâde ve kadın sultanların gömülü olduğu, "Şehzâdeler Türbesi" olarak adlandırılan bina inşa edilmiştir. Moloz taş ve tuğla ile örülmüş olan duvarları, sıvalı ahşap Çatısı günümüzde kiremitlerle örülüdür. Köşeleri pahlanmış dikdörtgen planlı türbenin cephelerinde üç pencere grubu vardır. Burada gömülü olanları şöyle sıralaya biliriz:

Türbe içinden genel görünüm

1. Sultan Abdülmecid'in hanımlarından ve Sultan IV. Mehmed Vahdettin'in analığı Şayeste Hanım (1329/1911)
2. Sultan V. Murad'ın oğullarından Şehzâde Selahaddin Efendi (1334/1915)
3. Sultan Abdülmecid'in hanımlarından Bîdar Kadın Efendi (1337/1918)
4. Sultan III. Abdülhamid'in hanımlarından Nur-i Emsal Kadın Efendi (1337/1950)
5. Sultan V. Murat'ın kızı Fatma Sultan'ın oğlu Sultanzâde Mehmed Murat Bey (1329/1911)
6. Sultan II. Abdülhamid'in kızlarından Samiye Sultan (1327/1909)
7. Sultan II. Abdülhamid'in kızlarından Ayşe Sultan'ın kızı Aliye Namiye Hanım Sultan (1321/1903)
8. Sultan II Abdülhamid'in eşlerinden Mezid Kadın Efendi (1326/1908)
9. Sultan Abdülmecid'in torunlarından Sultanzâde Osman Hayri Bey (1329/1911)
10. Sultan Abdülhamid'in adı tesbit edilemeyen diğer bir torunu.
11. Sultan Abdülmecid'in ikinci hanımı Serfiraz Hanım (1323/1905)
12. Sultan II. Abdülhamid'in hanımlarından Dilbesend Kadın Efendi (1319/1901)
13. Sultan Abdülmecid'in oğullarından Şehzâde Kemaleddin Efendi (1323/1905)
14. Sultan Abdülmecid'in oğullarından Şehzâde Süleyman Efendi (1328/1910)
3. Kütüphane, Medrese ve Çeşmeler

Sultan Abdülhamid'in bendegânından, tekkenin mensubu olan Hacı Mahmud Efendi 1319/1901'de tekkenin cümle kapısına bitişik bir kütüphane inşa ettirmiş, 1321/1903'de tekkeye Çıkan yokuş üzerinde Yahya Efendi'nin 945/1538'de yaptırdığı Çeşmeyi yenilemiştir.

Hacı Mahmud Efendi 4492'si yazma, 2512'si basma olmak üzere 7004 kitap vakfetmiştir. Sonra türbedarlardan Hasan Hayri ve Abdullah Efendiler 142 yazma, 161 basma olmak üzere 303 kitap bağışlamıştır. Hacı Reşid Bey ise 17 yazma, 205 basma olmak üzere 222 kitap bağışlamıştır. Böylece toplam 7529 kitaplı zengin bir kütüphane olmuştur. Kütüphanedeki kitaplar 1940'da Süleymâniye Kütüphanesi'ne nakledilmiştir. Hacı Mahmud Efendi Kütüphanesi tek katlı, dikdörtgen planlı basit bir yapıdır. Pencerelerin ortasında, kemerlerin üstünde bâninin ve kütüphanenin inşa tarihini veren celî sülüs hatlı mensur kitâbe bulunur. İki mısradan oluşan kitâbe "Arif" imzalıdır.

Yahya Efendi'nin İstanbul ve civarında biri tıp medresesi olmak üzere beş adet medresenin banisi olduğu kaydedilmektedir. Beşiktaş'taki medresenin inşa tarihi belli olmamakla beraber Yahya Efendi Çeşmesinin kitâbesine bakarak 945/1538-9 yıllarında inşa edildiği söylenebilir. Medrese Mimar Sinan'ın eseridir. Kurulan bu tıp medresesinin müderrisleri Mehmed Efendi ve Kara Cafer Efendi'dir.

Tekkenin konumu ve planı şöyledir:

Denize doğru dik bir meyille alçalan tekke arazisi istinat duvarlarıyla setlere ayrılmış, tekkenin bölümleri bu setlerden birinin üzerine yerleştirilmiştir. Yahya Efendi Çıkmazına saptıktan sonra sağda, 1538'de inşa edilmiş ve 1903'de yenilenmiş olan Çeşme yer alır Çeşmenin teknesi batı üsluplu bir kurna formundadır. Alt kesimi istiridye kabuğu görünümündedir. Musluk kabartma bir rozet içine yerleştirilmiştir. İki kısımdan oluşan kitâbenin üst satırında ebced hesabıyla tarih düşürülen manzume, alt satırda ise ikinci baninin adını ve ihya tarihini veren mensur celî ta'lik kitâbe yer alır.

Bu Çeşmenin üzerinden güney yönüne kıvrılınca kütüphane binası ve doğusunda yer alan tekkenin cümle kapısı ile karşılaşılır. Kapının kanatları ahşaptan olup sâde bir görünümü vardır. Kapının üzerinde 1290/1873'deki onarımı belgeleyen, celî ta'lik yazılmış manzum kitâbe yer almaktadır . Metin Şeyh Hasan Hayri Efendi'ye aittir. Kapıdan içeri girince üstü Çatı ile örtülü bir geçit uzanır. Bu geçit sağda hazireyi kuşatan istinat duvarları ile solda birer kapı, pencere ve geçide açılan bevvab hücreleri ile sınırlıdır. İki yandan hazire ile kuşatılmış olan yolun sonunda tekkenin ana binası yükselir. Yahya Efendi türbesini, cami-tevhidhaneyi, selamlığı, haremi ve Güzelce Ali Paşa Türbesini barındıran esas bina, zaman içinde birbirine eklenmiş, farklı malzeme, inşaat ve üslup özellikleri gösteren Çeşitli mekânlardan oluşmakta, organik ve girift bir plan göstermektedir. 

Cami-tevhidhâne batı ve güney yönlerinde tekkenin son şeklini aldığı 1873'ten daha önceye ait mezarları da barındıran kabristan ile kuşatılmıştır. Doğu yönünde, tekkenin ilk şeklini koruduğu 17. yy'da Güzelce Ali Paşa Türbesi inşa edilmiştir. Yapının kuzeybatı köşesinde, camekânlarla kuşatılmış esas giriş yer almaktadır. Girişin sağında kadınlar mahfiline giden, kafesli pencereleri olan iki küçük kapı bulunur.
Tekke girişinin sağ tarafında yer alan Hamidiye Çeşmesi'nin üst kısmı şua motifi ve batı tarzı sivri bir kemerle donatılmıştır. Tepesinde ise palmet bulunan bir alınlık göze Çarpar. Alınlığın ortasında II. Abdülhamid'in tuğrası, altında 1324/1906 tarihi, bunun yanlarında celî ta'lik ile yazılmış "Hamidiye Çeşmesi" ibaresi yer alır.

Tekkenin girişinden itibaren uzunca bir koridor uzanır. Koridorun bittiği duvar abdest alma yeri olarak tasarlanmıştır. Muslukların üstünde enine dikdörtgen bir mermer levha üzerinde beyzi bir Çelenk ortasında II. Mahmud'un 1227/1812 tarihli tuğrası yer alır. Burada sağda yer alan kapı ile diğer koridor başlar. Bu koridorun duvarında hazireye bakan küçük pencereler sıralanır. Koridorun sağında ise bir kapı ile girilen Yahya Efendi'nin türbesi yer alır. Türbe kapısının dıştan iki yanında yüksekçe yapılmış sedirler üzerinde mezar sandukaları sıralanır. Koridordan devam edince sağda cami-tevhidhâneye açılan kapı ve hünkâr mahfiline geçilen merdiven, karşı duvarda ise bir grup ahşap mekân ve Güzelce Ali Paşa Türbesi'nin girişi ile karşılaşılır. Koridor burdan sola kıvrılır ve selamlık-harem kitlesine açılan kapı ile son bulur. Bu koridorun sol duvarında Cezayirli Hasan Paşa Çeşmesi yer alır. İstfli sülüs ile yazılmış olan kitâbesi Müderris Rüşdi Ali Efendi'ye aittir. Türbe ile cami arasında açılabilen kafesler yer almaktadır. Cami kısmının pencereleri dikdörtgen açıklıklı olup pervazlarla Çevrilidir. Kıble duvarının ortasında içeriden yarım dâire, dışarıdan sekizgen planlı mihrap, bunun sağında ve solunda ikişer pencere vardır. Caminin içi dikdörtgen bir formda olup mihrap duvarına paralel iki tarafta mahfiller vardır. Caminin üzeri ahşap Çatı altında gizlenmiş bağdadî sıvalı basık bir kubbe ile kapatılmıştır.

Ahşap bölümler ile sarılmış olan Yahya Efendi Türbesi de kare planlıdır. Güzelce Ali Paşa türbesi 17. yy'ın klasik üslubunu yansıtır. Hamidiye Çeşmesi Yapı kare planlı olup pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe dışarıdan kurşun kaplıdır.

4. Kabristan

Şeyh Yahya Efendi hayatta iken tekkesine dolan insan seli, vefâtından sonra da devam etmiş, türbesi ve tekkesinin etrafı kendisine komşu olmak isteyen binlerce insanın kabri ile dolmuştur. Herkes bu mübarek zatın yanı başına defnedilmek istemiştir. Yahya Efendi Kabristanı külliye içinde büyük yer kaplayıp, önem teşkil etmektedir. Yahya Efendi'nin vefâtını müteâkip başlayan defin ile asırlar sonra burası büyük bir kabristan haline gelmiştir. 16. yy'ın ikinci yarısından itibaren buraya gömülmüş olan birçok tarîkat ehli, devlet ricali, ulema, hânedan ve saray mensubu şahıs bulunmaktadır. Tekkenin Çevresi XIX. yy'ın ikinci yarısında, önce Osmanlı üst tabakasının mezarlığına, daha sonra da padişahın aile mezarlığına dönüşmüştür. 

Kabristana ilk definin ne zaman yapıldığını ve kime ait olduğunu bilemiyoruz. Kaynaklarda böyle bir bilgiye rastlanmamakla beraber tahminen Yahya Efendi'nin vefâtından kısa bir zaman sonra muhibbîler buraya gömülmeyi talep etmiştir. Hazireye dönem dönem gömü yapılmış ve istatistikler sonucu buraya sekiz binin üzerinde gömü yapıldığı ortaya Çıkmıştır. Saray erkânından birçok şahıs burada medfundur. Bilhassa Abdülhamid'in mâiyeti, Adile Sultan'ın mâiyeti Çoğunlukla buradadır. Kabristanda Çok sayıda hattat, edip, şâir, mûsikîşinas bulunmaktadır. Ahmet Süreyya Emin Bey (ö. 1923), Şair Yusuf Sinan Rahikî, bestekâr Nazife Güran bunlardan bazılarıdır. Yine son üç Osmanlı Sadrazamı İbrahim Hakkı Paşa (ö. 1918), Ahmet Tevfik Paşa (ö. 1936) ve Enver Paşa'nın babası Hacı Ahmet Paşa (ö. 1947) buradadır. Zümre-i hattâttan Aşık Hüseyin (ö. 1240), Hattat Şefîk Bey (ö. 1292), Hüsn-i Hat muallimi Mehmet İzzet Efendi (ö.1320), Hattat Hâfız Mehmed Efendi (ö. 1301), Hattat el-Hac Ahmed Efendi (ö. 1263), Hattat Mehmet Tahir Efendi (ö. 1232), Nûri Korman (Kendisi meşhur bir Hattat olmasının yanı sıra Yahya Efendi Dergâhı'nda kırk yıl zâkirlik, dört yıl da zâkirbaşılık yapmıştır. ), Reisü'l-Hattatîn Ali Haydar Beyefendi (ö. 1287) kabristanda bulunan bazı önemli hattatlardır.

Kabristanda numaralanmış olarak bulunan taş sayısı 2141'dir. Kabristanın genelinde türbe içinde yer alan Yahya Efendi'nin ve yakınlarının kabirlerini saymazsak 19.yy'ın ikinci yarısıyla 20.yy'ın ilk otuz yılına ait mezar taşları bulunup haziredeki en eski taş 1115 tarihli, 570 numaralı şâhidedir. Cumhuriyet öncesi dönemlere ait aile mezarlıklarına hâla defin yapılmaktadır. Aile kabristanına gömü yapıldığı için bu durum kabristanın tarihi dokusuna zarar vermemektedir. Bu nedenle Yahya Efendi Kabristanı diğer hazire ve kabristanlara nazaran iyi korunmuştur. 

Kabristan yeşil bir alanın içinde bütün şirinliği ve sıcaklığı ile insanı Çepeçevre sarmaktadır. Mezarlık ve ölüm burada hiç ürkütücü ve soğuk değildir. Devasa alan taşlar üzerindeki motiflerle sanki bir Çiçek bahçesi ve sarıklı devlet adamlarının, evliyanın ve saray kadınlarının gezindiği bir bahçedir. Nitekim Ahmed Hamdi Tanpınar bunu şöyle dile getirmiştir: "İlahi mağfiret Yahya Efendi Dergâhı'nda adeta güzel bir insan yüzü takınır. Ölüm burada, hemen iki-üç basamak merdiven ve bir-iki setle Çıkılıveren bu bahçede hayatla o kadar kardeştir ki, bir nevi erme yolu, yahut aşk bahçesi sanılabilir."

Tuba Ruhengiz Azaklı



Bu Kategoriden...