Güzel bir Mayıs günü öğlen saatlerinde Gülhane Parkının girişinde toplandık. Güneşli bir günde 30 kişi kadar, hocalarımız Abdullah Oğuzhanoğlu ve Murat Gür önderliğinde Osman Hamdi Bey, yokuşunu tırmandık, fotğraf, hat, tezhip ve kalemişi öğrencileri birbirleriyle tanışıp kaynaştık.
3 Mayıs Salı günü, Topkapı Sarayı sakin bir günde bizi bekliyordu. Birinci avludan geçtik. Görevli Müze müdürü bizi Babüsselam’da karşıladı. Bize restorasyonda olan bölümler de dâhil, nasıl bir rota izlememiz gerektiği hakkında bilgi verdi. Hızlı adamlarla Bağdat Köşküne ulaştık. Heyecanla içeri girdik, gözlerimizi tavana diktik, fotoğraflar Çekilmeye başlandı.
Dekorasyonu bitmiş olan Safa Köşküne gönül birliğiyle hızlı bir göz attıktan sonra, Kutsal emanetlerin olduğu Has Oda’ya hep beraber hâsıl olduk. Huzur ve mutluluk içinde ecdadımızı andık…
Zamanın ilerlediğine unuttuk. Sıra bazı bölümleri kapalı olan Harem’e gelmişti.
Odaların, koridorların, Çeşmelerin, taşlıkların tümüne sahip olan Harem’i rehbersiz dolaşmak imkânsızdı. İlk girdiğimiz kapıdan sonra iki tarafı saçaklı revaklarla kaplı avlunun sonunda harem Ağalarının koğuşu ve harem ağalarının taşlığı bulunmaktaydı. Bu yola aynı zamanda revaklı yolda denilmektedir.
Duvarlar Çinilerle bezenmiş mavi yeşil rengin hâkim olduğu Çiniler bütün ihtişamıyla kendini göstermektedir. Daha sonra cariyeler ve kadın efendiler taşlığına geldiğimizde açık bir avlunun üç tarafı revaklarla Çevrili avlunun etrafında haseki daireleri, cariye odaları ve taşlığın solunda yer alan hamam bulunmaktadır.
Revakların üst kısımlarında ve dairelerin girişinde yer alan tabiat resimleri görülmeye değerdi. Daha sonra haseki dairelerini gezdik. Küçük bir köşk gibi süslenmiş odada Çeşmeler ve ocaklar bulunmaktaydı.
17 yy Osmanlı uslûbu Çinilerle duvarlar kaplıydı. Valide Sultan dairesine gittiğimizde Harem’in en güzel dairesi olduğunu gördük. Oda itinalı ve ferah olarak inşâ edilmişti. Duvarlar Çinilerle ve manzara resimleriyle bezenmişti.
Hayranlıkla duvarlardaki resimleri, Çinileri seyrederek yemiş odasına gittik.
Yemiş odası adını duvardaki meyve figürlerinden almış, padişahların zaman zaman yemek yedikleri bir mekân…
Duvarların tamamını kaplayan ahşap panolar Çiçek ve meyve resimleri ile doluydu. Bu odada Çini yerine ahşap üzerine süsleme sanatı görülmektedir.
Daha sonra Has Oda’ya gidildi. Tavandaki kalemişi süslemeleri ve duvardaki Çini süslemeleri Osmanlı sanatının eriştiği en güzel zirveyi bizlere de yaşattı. Uzun altın ve taşlı yoldan geçerek büyük bir gurur ve huşû içerisinde gezimizi tamamlayarak sarayın bahçesinde arkadaşlarla buluştuk.
Tarihin sayfalarında hayranlıkla dolaşırken muhteşem bir ecdâda sahip olmanın gururuyla tekrar gelip bu güzellikleri görmek için plan yaparak saraydan ayrıldık…
Abdullah OĞUZHANOĞLU (Kalemişi sınıfından)
Sevgi ÜNDEĞER
Fotoğraflar; Murat GÜR