Klasik Türk Sanatları Vakfı

Katı

Katı', yalın kat oyulabileceği gibi değişik renkteki kağıtları üst üste yapıştırarak da oyulabilir. Böylelikle bir defada birkaç örnek oyulmuş olur. Oyulup çıkarılan motife 'erkek oyma', oyulan kısma ise 'dişi oyma' adı verilir. Oymaları, eski cilt kapaklarında, albümlerde, murakkalarda, el yazmalarında ve hat levhalarda görebileceğimiz gibi bazı yazı çekmecelerinde de manzaralar ve vazolu buketler şeklinde görmemiz mümkündür.

Türklerin sanatın her dalındaki hünerlerini müstesna eserleriyle ortaya koydukları ve bunları günümüze kadar ulaştırdıkları bilinen bir gerçektir.

İngilizce'de 'paper filigree', 'paper-cut', 'silhouette-cutting'; Almanca'da 'silhoutten kunst', 'scherenschnitt'; Fransızca'da 'L'art de la silhouette', 'decoupage'; Farsça'da 'efşan'; Arapça'da 'kaatı'; Türkçe'de ise “katı'” olarak yazılan kağıt oyma sanatı, Türk kitap süsleme sanatları içerisinde önemli bir yere sahiptir.

Lugattaki karşılığı 'kesmek' olan katı, kağıt veya deri üzerine çizilmiş yazı veya tezyini motifin özel bir keski ile oyularak başka bir zemin üzerine, nişasta ve su ile yapılan 'muhallebi' adıyla bilinen özel bir yapıştırıcı ile yapıştırılması işlemidir. Bu işlerle uğraşanlara 'efşanbür' veya 'katta' adı verilir. Eski devirlerde 'katı, katıa, kaatı, katığ' olarak ifade edilen kağıt oymacılığının en doğru yazılış şekli katı' dır.

Kağıt oyma işi yapılırken eskilerin kullandıkları 'kalemtraş' veya 'nevregen' yerine halihazırda 'kretuar' olarak adlandırılan yeni keskilerden ve küçük kıvrık uçlu tırnak makasından yararlanılır. Origami, trigami, ebrulu ve aherli renkli kağıtlar oyulmak için kullanılan malzemeler arasındadır.

Katı', yalın kat oyulabileceği gibi değişik renkteki kağıtları üst üste yapıştırarak da oyulabilir. Böylelikle bir defada birkaç örnek oyulmuş olur. Oyulup çıkarılan motife 'erkek oyma', oyulan kısma ise 'dişi oyma' adı verilir. Oymaları, eski cilt kapaklarında, albümlerde, murakkalarda, el yazmalarında ve hat levhalarda görebileceğimiz gibi bazı yazı çekmecelerinde de manzaralar ve vazolu buketler şeklinde görmemiz mümkündür.

Sanat tarihçileri kağıt ve deri oymacılığının iki bin yıl kadar önce halk sanatı olarak Çin'de doğduğunu ileri sürmektedirler. Kütüphanelerdeki mevcut örneklerden yola çıkarak bu sanatın İslam dünyasına Orta Asya kanalından geçerek geldiği müşahade edilmektedir. XIV. yüzyılda İslam deri kaplarında görülen deri oyma sanatı, XV. yüzyılın ikinci yarısında Timurlular ve Akkoyunlular dönemlerinde kağıt oyma sanatı olarak değişiklikler gösterir. Tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali; döneminin ünlü hattat, mücellit ve süsleme sanatçılarının yaşamları ve sanatları hakkında bilgiler verdiği 1586 tarihli 'Menakıb-ı Hünerveran' adlı eserinde, XV. yüzyılda Herat'ta (Afganistan) yaşayan ve Timurlu hükümdarı Hüseyin Baykara'nın himayesinde çalışan Abdullah Kaatı'nın, kağıt oyma sanatının ilk ve en önemli temsilcisi olduğundan bahseder. Netice itibariyle Abdullah'ın, kağıt oyma (katı') olarak hazırladığı Hüseyin Baykara Divanı bunun en açık göstergesidir. Sanat kudretini en güzel şekilde ifade eden ince oyma yazıları, tabiat ve hayvan tasvirleri takdire şayandır. Bu eserlerin bir kısmı T.S.M.H. 2153 no.'lu 'Fatih Albümü'nün (Akkoyunlu Türkmen Sultanı Yakup Bey Albümü) sayfaları arasında muhafaza edilmektedir. Mustafa Ali yine aynı eserde, diğer katı' ustaları arasında Şeyh Muhammed Dost, Seng-i Ali-i Bedahşi, Hattat Mir Ali'nin oğlu Mevlana Muhammed Bakır'a yer vererek hünerlerini över. Kadı Ahmed tarafından 1606 tarihinde yazılmış bir risalede ise Meşhed'de yaşayan Mevlana Nadir isimli sanatkarın da hattat Mir Ali'nin yazılarını hiç bozmadan aslıyla aynı mükemmellikte oyduğundan bahseder.

XIV. yüzyılda Anadolu Selçukluları'nın bir devamı olan beylikler dönemindeki kitap kaplarının içlerinde nadir de olsa görülen oymalı süslemeler, bu geleneğin eskiliğini göstermesi bakımından önemlidir. XV. yüzyıl sonları XVI. yüzyıl başlarında, yani kitap sanatlarının çok geliştiği devirlerde, bilhassa Fatih Sultan Mehmed'in özel kütüphanesi için Saray Nakışhanesi'nde hazırlanan ciltlerdeki katı'larda mükemmeliyetin doruğuna ulaşıldığı görülmektedir. XVI. yüzyılın ilk yarısından itibaren Osmanlı Kağıt oyma sanatı, sanatkarları ve yazdıkları hakkında çeşitli eserlerde az da olsa bilgi bulunmaktadır. Aşık Çelebi, yaşadığı dönemin şairleriyle, sanatçılarının hayatlarını, eserlerini ve sosyal yaşantılarını anlattığı 'Meşairu'ş–şuara' adlı eserinde, Fatih Sultan Mehmed devrinin sonlarında ismi duyulmaya başlanan ve İbrahim Paşa'nın vezir-i azamlığı sırasında üne kavuşmuş olan Efşancı Mehmed'in bu dönemin en büyük üstadı olduğundan bahseder. Osmanlı sanatında kağıt oymacılığı en parlak dönemini Kanuni Sultan Süleyman ve Fatih Sultan Mehmed zamanlarında yaşamıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde zirvede olan tezyini sanatların bu kadar önemsenmesinin sebebi, padişahların sanata, sanatkarlara, kültüre ve kitaba verdiği önemden kaynaklanmaktadır. Gerek günümüze gelen eserlerin çokluğu, gerekse Aşık Çelebi'nin verdiği bilgiler, saray ve çevresinde kağıt oymacılığının tam manasıyla bir sanat dalı olarak ele alındığını ortaya koyar. Bu dönemin önde gelen Osmanlı kağıt oyma sanatçıları arasında Benli Ali Çelebi ile devrinin tanınmış şairlerinden olup 'Sa'i' mahlasıyla şiirler yazan Ali Çelebi'nin oğlu Abdülkerim Çelebi vardır. Sa'i aynı zamanda seçkin bir hat sanatçısıdır. Mehmed Bin Gazanfer ve Mevlana Kasım Arnavud gibi isimler de oyma tekniğinin inceliklerini eserlerine aksettiren önemli katı' ustalarıdır. Bu yüzyıla ait katı' örnekleri ihtiva eden eserlerden bazıları T.S.M.K.E.H. 2851 no.'da kayıtlı 'Hadis-i Erbain (Kırk Hadis), T.S.M.K.R. 1963 no.'da kayıtlı 'Mecmua-yı Aş'ar', T.S.M.H. 2177'deki 'Hat Albümü', İst Üni. Küt. F. 1426'da kayıtlı 'Şah Mahmud Nişapuri Albümü', T.S.M.K.H. 845 no.'da kayıtlı 'Guy ve Çevgan' İst. Üni. Küt. TY 9350'de kayıtlı Kaside-i İdiyye'dir.

XVI yüzyılın ikinci yarısı ile XVII. yüzyılın ilk yarısının en önemli katı' ustası Mevlevi Bursalı Fahri'dir. Eserlerinde adı Fahri-i Bursavi olarak geçen sanatkar II. Selim, III. Murad, III. Mehmed ve I. Ahmed dönemlerinde çok önemli ve çeşitli eserler vermiştir. Halen T.S.M Kütüphanesi, Viyana Milli Kütüphanesi, Konya Mevlana Müzesi No.102'deki eserleri Fahri'nin kağıt oyma dalında önemli bir üstad olduğunu ispatlamaktadır.

XVII. yüzyılda ülkemizi ziyaret eden batılı seyyahların satın aldıkları albümler vasıtasıyla Avrupa'ya götürülen bu sanat dalı, orada da benimsenmiş ve silhouette (gölge) adı altında tanınmaya başlamıştır. Halen Avrupa'nın birçok yerinde bu tarz ve kendi yaşantılarını tasvir eden yalın kat kağıt oymalar yapılmaktadır. Bu albümlerin en tipik örneklerinden birini oluşturan Londra, British Library'deki 1618 tarihli Mundy Albümü ile bu albümle çağdaş olan, benzer tarzda oymalarla bezeli diğer bir kitap da Paris Bibliotheque Nationale Od26-Od26a'da kayıtlı Kıyafet Albümü'dür. XVII yüzyılın bu dalda yetişen en önemli temsilcilerinden birisi de Edirneli Mehmed Nakşi'dir. Mevcut eserlerinde tarih yoktur, kullandığı malzeme ve yazı üslubu ile yazılarının zeminine veya koltuklara yerleştirdiği kağıt oymalara bakarsak, onun XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olabileceğini düşünürüz. XVII. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan diğer bir önemli sanatçı da Gazneli Mahmud'dur. İst. Üni. Küt. T. 5461 no.'da kayıtlı Tuhfe-i Gaznevi isimli albüm, Gazneli Mahmud'un çok yönlü, kağıt oymacılığında da isim yapmış nadide ustalardan biri olduğunu gözler önüne sermektedir.

Sanat dünyasında büyük üslup değişimlerinin yaşandığı III. Ahmed ve I. Mahmud dönemlerinde kağıt oyma sanatı, diğer sanat dallarında olduğu gibi batı zevkinin tesiri altında kalmıştır. Lale devri eserleri arasında manzara resimleri denilebilecek yeni bir tür olarak ortaya çıkmış. Bu dönemde katı' da en ilgi çekici olanı da Cambazzade Osman imzalı 1723 tarihli T.S.M.K.H. 1924'de kayıtlı kağıt oyma bahçedir.

XVIII. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Derviş Hasan Eyyubi ise T.S.M.K.C.Y. 4631 no.'da kayıtlı katı' çekmecesi ile bu dönemin zevkini tam manasıyla eserinde yansıtmış önemli sanatkarlardandır. Kağıt oymacılığı XVIII. yüzyılda vazo içinde çiçek figürleri ve oyma yazı türündeki eserlerle canlılığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu dalın göz alıcı kompozisyonları ile dopdolu, lakin sanatkarı bilinmeyen bir eseri de Ankara, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki Külliyat-ı Divan-ı Selim'dir. Yine aynı döneme ait diğer bir eser de Londra British Library, 13763 no.'da kayıtlı Türk şiir Antolojisi'dir. Her iki eserdeki çiçeklerin benzerliği bu iki albümün aynı sanatkarın elinden çıktığı izlenimini uyandırmaktadır.

Kaanatı, XIX. yüzyıla ait 70 adet Darphane, Maliye, Hazine-i Hassa nezaretlerine ait defterlerin etiketlerinde de çok güzel örneklerle izlenebilmektedir. Deri ciltler üzerine kağıt oyma olarak yapılan bu etiketlerdeki farklı kompozisyonlar ilgimizi çekecek kadar güzeldir. Bu katı' etiketler sadece dönemin güzelliklerini değil, güzellik anlayışını ve bunu ifade eden tarzlarını da günümüze intikal ettirmektedir. Ne yazık ki diğer katı' örneklerinde olduğu gibi bu güzelliklerin de kimler tarafından yapıldığı meçhuldür.

Çarşı ressamları ve saray nakışhanelerinde yapılan muhteşem örnekleriyle çok parlak dönemler geçiren kağıt oymacılığı XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gerilemeye yüz tutmuş. XIX. yüzyıldan itibaren ekonomik, sosyal ve askeri sebepler nedeniyle gerilemeye başlamış, ciddi eserlerin ortaya konulamaması nedeniyle yavaş yavaş canlılığını kaybetmiştir.

XIX. yüzyılın ikinci yarısı ve XX. yüzyılın başlarında dişi oyma tekniğiyle yapılan daha çok yazı-resim tarzındaki hat levhaları ile sınırlı kalmış, Vahdeti; Süleyman, Osman Rıfkı ve Mehmet Rıfat bu dönemde katı'yı canlandırmaya çalışan sanatkarlar olmuşlardır. Bu şahıslara ait imzalı eserlerden bir kısmı Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi, Antalya Şehir Müzesi, Konya Mevlana Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi, Konya Koyunoğlu Müzesi'nde bulunmaktadır. XIX. yüzyılın sonlarında İzmir'de yaşamış olan Osmanlı Musevi sanatkarlarınca klasik katı' tekniğinde yapılmış kağıt oymalar da bu dalın ilginç örneklerini oluşturmaktadır. Yosef Abulafia, Hayyim Abulafia, David Algranati ve Hayyim Ye'uda Algranati bu sanat dalının Osmanlı Musevi Cemaatindeki önde gelen temsilcileri olmuşlardır. Onlara ait eserler halen İsrail Müzesi'nde muhafaza edilmektedir.

XX. yüzyılın ikinci çeyreğinde unutulan bu sanat, 1920'li yıllardan itibaren Ord. Prof. Dr A Süheyl Ünver'in kişisel çalışmaları, yurtiçi ve yurtdışı kütüphanelerdeki araştırmalarıyla tekrar gün ışığına çıkarılmaya çalışılmıştır. Medreset-ül Hattatin'de öğrenciliği sırasında (1916-1923) hocası tarafından gösterilen Fahri oyması ilgisini çekmiş, gelenekli sanatların diğer dallarında olduğu gibi çok etkilendiği bu sanat dalında da araştırmalar yapmıştır. Mekteb-i Güzin'deki hocalığı sırasında derslerine katı' sanatını da (kağıt oymacılığı) ilave etmiş, talebeleriyle birlikte yaptıkları oyma örnekleriyle bu sanatı canlandırmaya çalışmışlardır. Süheyl hocanın o dönemlerde hazırladığı oyma örneklerinin bazıları Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağışladığı defterler içindedir. (47, 451, 561, 671, 406, 755, 329 no). Hocamızın katı' ile ikinci karşılaşması 1927-1929 yıllarında Paris'deki tıp ihtisası sırasında Bibliotheque Nationale'de bulunan şark yazma eserlerini incelerken gerçekleşmiştir. XVII. yüzyıla ait bir minyatür albümünün içine yapıştırılan oymalar üzerinde incelemeler yapmış, 1980'de neşrettiği 'Türk İnce Oyma Sanatı' isimli kitapta bu albümden bahsetmiştir. Kızı Gülbün Mesara da yaptığı araştırmalarla bu kitabı daha çok geliştirmiş, 1991 ve 1998 tarihlerinde 'Türk Sanatında İnce Kağıt Oymacılığı' adı altında ikinci ve üçüncü bir basımı gerçekleştirmiştir.

1968 yılında Hollanda'da Leiden Üniversite Kütüphanesi'nde 3000 el yazmasını tarayarak buradaki katı'ları tespit eden Ünver Hoca, bu katı'ların da bir kısmını Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağışlamıştır. Yüzyıllar içinden günümüze kadar uzanan örneklerden çok etkilenen ve Türk sanatı açısından önemini takdir eden hocamız, yaptığı incelemeler neticesinde birçok denemeler yapmış, bu dala ait arşivini kendi hazırladığı oyma örnekleri ile zenginleştirmiş ve bu sanata bir hayli katkıda bulunmuştur.

Kurucusu olduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı'ndaki görevi sırasında doktorluğunun yanı sıra haftada bir gün öğrencilerine tezyinatın diğer dallarıyla birlikte katı' sanatının da bütün inceliklerini öğretmiştir. Süheyl Ünver, Türk San'at ve kültürünü araştırmaları sayesinde çok iyi tanımış, arşivlemiş, aynı zamanda bunları devamlı talebeleriyle paylaştığı için arkasından bir çok takipçi bırakmıştır. İyi yetiştirdiği talebeleri hala onun izinden gitmekte, onun ekollerine uyarak klasik çizgiden uzaklaşmadan Türk tezyinatında Rönesans'tan vazgeçmemektedirler. Zira Ünver Hoca'nın daima ifade etmek istediği; sanatta tekamül etmek için reformun şart olduğuydu. Cerrahpaşa'daki görevini emekli olmasına rağmen aynı kürsüde 1986 senesinde vefatına kadar sürdürmüştür. Kızı Gülbün Hanım da babasının vefatından sonra aynı mekanda bu görevi sürdürmeye devam etmektedir. Süheyl Ünver Nakışhanesi'nde katı' sanatını öğrenip icra edenler Gülbün Mesara, Azade Akar, Dürdane Ünver, Meliha Altay, Dr. Nejat Yentürk ve Müjgan Başköylü'dür. Bu değerli sanatçılar yaptıkları yeni çalışmalarla bu sanata katkıda bulunmaktadırlar.

T.B.M.M Milli Saraylar Dairesi Başkanlığı bünyesinde, Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi işbirliği ile kurulan Geleneksel Sanatlar Eğitim Merkezi Katı' Atölyesi'nde, eğitim görevlileri Dürdane Ünver ve Müjgan Başköylü, bu sanatın tarihi bilgilerini ve inceliklerini pratik uygulamalarla birlikte yürütmektedirler. Katı' sanatı; 2006 senesinde Dürdane Ünver'in hazırladığı raporla Halk Eğitim Merkezi'ndeki mesleklerle ilgili kitapçığa resmi ders olarak konulmuştur. Milli Saraylar Dairesi bünyesindeki katı' atölyesinin amacı; katı'yı dejenere edenlerin önüne geçmek ve çağa uygun yenilikleri eserlerine yansıtmaktır. Bu atölyede, kağıt oymacılığında gelecek vaad eden yeni bir nesil yetişiyor. Mezun olanlar katı' sanatının hem tarihini hem de püf noktalarını öğrenerek yetişiyorlar. Süheyl Hoca'nın araştırmaları ve yönlendirici çalışmaları bu sanatla uğraşanlara mihmandarlık etmektedir. Katı' sanatının daha sonraki nesillere aktarılmasında bu atölyenin de büyük bir payı olacaktır.

Dürdane ÜNVER

Katı' Atölyesi Eğitim Görevlisi

Kaynaklar:
1)Türk İnce Oyma Sanatı (1980), Süheyl Ünver, Gülbün Mesara.
2)Türk Sanatında İnce Kağıt Oymacılığı (1991), Gülbün Mesara.
3)Türk Sanatında İnce Kağıt Oymacılığı (Ankara, 1998), Gülbün Mesara.
4) 15. yy. Kağıt Oymacılık Eserleri, Sanat Dünyamız, Sayı: 8, Sf: 22- 27, (Eylül 1976), Filiz Çağman.
5)Arşivin Rengi, Osmanlı Belgelerinde Ebru ve Etiket, Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları (2007), İlhan Ovalıoğlu.