Ahmed Arif Efendi 1246/1830 yılında, bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Filibe (Plovdiv)'de doğmuş, medrese tahsilinin yanısıra sülüs-nesih yazılarını İsmail Sabir isimli mahalli bir hattattan öğrenip icazet almıştır. 1293/1876'da Osmanlı Devleti'nin Rumeli'den çekilmesiyle, Arif Efendi de, hac farizasını yerine getirdikten sonra İstanbul'a gelip yerleşmiş; geçimini temin için Saraçhane'de bakkal dükkanı açmıştır. Bu arada, eskiden yazdıklarını gören Şevki Efendi kendisini teşvik edince, Arif Efendi, bu müstesna tavır sahibi üstada yeniden öğrenircesine hevesle devama başlayarak, yazdığı bir hilye levhası ile 1301/1883'de icazete hak kazanmıştır (TSMK-GY 335). Daha sonra bakkallığı bırakıp, Nuruosmaniye Medresesi'nde ve evinde hat derslerine ağırlık vermiştir. Yüzlerce talebesi arasında en önde geleni Aziz Efendi'dir.
Son beşbuçuk yılını felçli olarak geçirten hastalığı başlayana kadar san'at faaliyetini sürdüren Hacı Arif Efendi, 2 Ramazan 1327/17 Eylül 1909 günü vefat ederek, Edirnekapı mezarlığında İsmail Zühdi civarına defnolundu.
Sülüs ve nesih yazılarıyla meşk, kıt'a, murakkaa, hilye, evrad, delailü'l-hayrat gibi sayısız eserler veren Arif Efendi'nin celi sülüs levhaları da az değildir. Şehzade Camii'nin sol kapısı dışında yer alan celi sülüs Besmele'si pek takdir edilmiştir. Ayrıca, alışılmışın aksine, kalıp hazırlamadan, doğrudan taş üzerine mürekkeple yazdığı ve sonra taşçıların hakkettiği celi sülüs mezar kitabeleri de vardır.