Mehmed Esad Efendi, selefleri olan, hat sanatının ustalarından, Şeyh Hamdullah, Süleymaniye camiindeki yazılarını hayranlıkla temaşa ettiğimiz Şemseddin Karahisâri ve 17. asrın en büyük Hattatı Hafız Osman Efendiler gibi hat sanatına yenilik getirmiştir.
Osmanlı sanatkârları belli başlı hat nevileri olan; Kûfî, Muhakkak, Reyhani, Nesih, Celî Sülüs, Tevkî, Rika', Divanî, Siyâkat, Gubâr, Tuğra, Menşur, Zülfü Arûs, Hilâli, Muinî, Şikeste, Müselselde en mükemmel şekli bulmuş ve icra etmişlerdir.
Yalnız Esad Yesârî Efendiye gelinceye kadar 'Ta'lîk" yazıda İran hat sanatkârları önde bulunmaktaydı. Yesârî Efendi Ta'lik yazıya da en mükemmel şekli kazandırmış ve hat sanatının bu nevinde de en mükemmel eserleri Osmanlı sanatkârlarının verebileceğini ispatlamıştır.
Hattat Yesârî Efendi'nin hayatı da eserleri kadar dikkat çekicidir. O, azmin ve iradenin muvaffakiyetin temel şartı olduğunu göstermiştir. Yesârî Efendi dünyaya geldiğinde vücudunun sağ tarafı felçli ve sol tarafı titrekti. Fakat O, vücudun hakiki sahibinin kendisi olmadığını idrak edecek bir imana sahipti. Bu durumun çalışmaya, meslek edinmeye ve meslekte uzman olmaya mâni teşkil etmeyeceğini gösterircesine çalıştı. Küçük yaşta hattatlığa merak sarmıştı. Sağ eli felçli olduğundan sol eliyle yazıyordu. Bu yüzden "Yesârî" diye anılmaya başlanmış ve daha sonraları bu sıfat isminin yerine kullanılmıştır.
Devrin meşhur hattatlarından Seyyid Mehmed Efendi'den meşk etmiş kısa zamanda kabiliyetini göstermiştir. Bir müddet Seyyid Mehmed Efendi'den meşk ettikten sonra icazet almıştır. Daha sonra, Hattat-ı şehir Kâtipzâde Mehmed Refı' ve İsmail Refik Efendilerden de 1767'de icazet almıştır. Kısa zamanda temayüz eden ve çevrede tanınan Mehmed Esad Efendi gayet mütevazi bir karaktere sahipti. Bu yüzdendir ki sanatının takdiri yanında herkes tarafından sevilip, sayılmış, devrin ileri gelenlerinden büyük itibar görmüştür.
Devletin Şeyhülislâmı Veliyüddin Efendi, Mehmed Esad efendinin vücutça hastalıklı olmasına rağmen Hat sanatında kemâle erişi ve bu derecemaharetine nisbeten gösterdiği tevazuu karşısında; "Cenab-ı Hak, bu zatı bizim enf-i istihbarımızı (kibirlenen burnumuzu, kibirliliğimizi)kırmak için göndermiştir." demekten kendini alamamıştır. Es'ad Yesari Efendi, bu güzel sanatı gittikçe tekâmül ettirerek devrinin en meşhur hattatları arasında yer almıştır. Bu ustalığından dolayı Enderun'ı Hümâyun'a hat muallimi olarak tayin edilmiştir. Sultan 3.Selim'in de takdirini kazanmıştır. Esad Mehmed Efendi'nin hayatına dair değişik bir çizgi olarak 1791 senesinde kendisi gibi hattat olan oğlu Mustafa İzzed Efendiyle birlikte Hacca gittiğini bilmekteyiz.
Mehmed Esad Efendi tevazuu yanında sanatını öğretmekte de gayet cömertti. Sanatının zekatını, sadakasını, hatta bu sahadaki bütün varlığını cömertçe taliplilere dağıtıyordu. Evi âdeta bir mektep haline gelmişti. Bu sanata merak salanlar haftanın belirli günlerinde evini dolduruyor ve bu büyük sanatkardan meşk ediyorlardı. Mehmed Esad Yesârî Efendi 19 Aralık 1798'de İstanbul'da vefat ettiğinde geride kendisini ebediyyete kadar hatırlatacak pek çok levhalar, kitabeler bırakmıştı.
Devrin şairlerinden Süruri vefatına şu kıt'ayla tarih düşürmüştür:
"Hattât-ı hoş nivis Yesari Efendi'nin
Fevtîle kiydi hâme-i terceme-i siyah
Tarihi harfi mu'ceme ta'lik edüb dedim
Ceffelkalem Yesârîi Hattat getdi ah"