(1883-1945) Hattat ve neyzen.
5 Cemâziyelevvel 1300 (14 Mart 1883) tarihinde Tophane Defterdar mahallesinin Türkgücü sokağındaki -1967 yılına kadar yıkılmadan kalan- 48 numaralı evde doğdu. Babası Hırka-i Şerif Camii hatibi Hâfız Eyüp Sabri Efendi’dir. Evlerinin yakınında bulunan Sirkeci İbtidâî Mektebi’ndeki tahsilinden sonra kendisinden üç yaş büyük olan ağabeyi Ömer Vasfi ile beraber aynı semtteki Fevziye Rüşdiyesi’ne devam ederken mektebin hüsn-i hat muallimi Çukurcumalı Kadri Efendi’den sülüs-nesih yazılarını öğrenmeye başladı. Lise tahsilini Vefa İdâdîsi’nde tamamladı.
Kabiliyeti sayesinde hat sanatında hat üstatlarının yanına gitmeden sülüs-nesih ve celî sülüs yazılarını ilerletti. Ağabeyi ta‘lik hattı meşketmek üzere salı günleri Sâmi Efendi’ye giderken kardeşini de beraberinde götürürdü. Gençliğinde ney üfleyen ve Aziz Dede’nin dostlarından olan Sâmi Efendi’nin, genç neyzen Emin Efendi’ye yanında getirdiği neyini üfleterek zevkle dinlediğini ve “Bu oğlanda kudemâ tarzı var, işittikçe safalanıyorum” dediğini aynı meclislerde bulunan M. Necmeddin Okyay nakletmektedir. Bu ziyaretlerde Mehmet Emin yazılarını Sâmi Efendi’ye gösterdiğinde o da bazı harf tariflerinde bulunurdu. Bu tarzdaki faaliyetleri onun hat sanatındaki feyiz sebebi olmuştur.
Cami derslerinin yanı sıra Hukuk Mektebi’ne iki yıl devam edebilen Emin Efendi 1902’de Posta ve Telgraf İdaresi Mektûbî Kalemi’ne girdi. 1914’te Bursalı Râşid Efendi’nin emekliye ayrılması üzerine Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Harita Dairesi hattatlığına tayin edildi. Buradaki askerî haritalarda zemini doldurmak için kullanılan uzun keşîdeli yazıları hazırlıyordu. O zamana kadar hat sanatına amatör zevkiyle bağlı kalan Mehmet Emin böylece hattatlığı kendisine meslek edindi. Sâmi Efendi yolunda celî sülüs yazan ağabeyinin eserlerini ince tashihten geçirerek bu yazıdaki maharetini de arttırdı. Meşketmediği halde bakmak suretiyle ta‘lik hattını da ilerletti. Harita dairesindeki memuriyetinden kısm-ı sâlis mümeyyizliğine terfi ettikten sonra Nisan 1923’te Anadolu’ya geçerek Ankara’da bulundu; 1927’de kısm-ı evvel mümeyyizi oldu. Ancak bu yıllarda sürekli biçimde Ankara’da vazifelendirilmediği anlaşılmaktadır. 1 Ağustos 1931’de emekliye ayrılan Mehmet Emin Efendi bundan sonraki hayatını Tophane’deki evinde hat ve mûsiki meşguliyetiyle geçirdi.
Emin Efendi sanattaki mevkii itibariyle XIX. yüzyılın emsalsiz hattat, neyzen ve mûsikişinası Kazasker Mustafa İzzet Efendi ile eşdeğerdedir. Ancak yaşadığı yıllarda bu sanatlara karşı ilginin azalması Emin Efendi’nin bu meslektaşı kadar velûd olmasına ve eser vermesine imkân bırakmamıştır. Emin Efendi’nin hat sanatındaki en büyük mahareti yazı taklidindedir (bk. HAT). Bu hususiyetinden ağabeyinin bile haberi olmamıştır. Zira Emin Efendi, ağabeyinin 26 Kasım 1928’deki vefatından sonra Necmeddin Okyay’ın teşvikiyle hattın bu zor sahasında kudretini göstermiştir. Taklit, başka sanatlarda hoş karşılanmamasına mukabil hüsn-i hatta pek makbul sayılmış; birbirine zıt şîvedeki hattatların yazısına bakarak onun aynını fotoğraf kudretiyle kâğıda aktarabilmek her hattatın başaramayacağı bir iş olarak takdir edilmiştir. Şeyh Hamdullah, Hâfız Osman, Mustafa Râkım, Mahmud Celâleddin, Mehmed Şevki ve Hasan Rızâ efendiler Emin Efendi’nin taklit ettiği üstatlar arasındadır. Kendisinin müzelerde ve hususi koleksiyonlarda sülüs-nesih kıtalarına ve celî sülüsle levhalarına rastlanmaktadır. Taşa mahkûk yegâne celî sülüs kitâbesi Sultanhamam’daki 1. Vakıf Hanı önünde bulunan küçük çeşmenin üstündedir. Faik Sabri Bey’in (Duran) hazırladığı, Viyana’da basılan Orta Atlas’ın keşîdeli sülüs yazıları da Emin Efendi tarafından yazılmıştır.
Evlenemeden vefat eden ağabeyi Ömer Efendi’nin vasiyeti üzerine ancak 1930’larda evlenen Emin Efendi’nin çocuğu olmadı. 1943 yılı Ağustosunda sağ tarafına gelen felç yüzünden artık her iki sanatını da icra etmekten mahrum kaldı. 3 Şubat 1945’te vefatının ertesi günü Eyüp’te Gümüşsuyu Kabristanı’nda ağabeyinin yanına defnedildi. Kendisini çok takdir eden Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur adlı romanda hüner sahibi bir tip olarak yeterince tahlil ettiği (s. 227-270) Neyzen Emin Yazıcı sanattaki mevkii kadar ahlâkî meziyetleriyle de örnek şahsiyetlerdendir.
BİBLİYOGRAFYA
Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, İstanbul 1949, s. 227-270., İbnülemin, Son Hattatlar, s. 80-84, 262-267., Şevket Rado, Türk Hattatları, İstanbul, ts. (Yayın Matbaacılık), s. 255-257., M. Uğur Derman, Türk Hat Sanatının Şâheserleri, İstanbul 1982, rs. 51., a.mlf., Eternal Letters from the Abdul Rahman Owais Collection of Islamic Calligraphy (trc. Irvin Cemil Schick), Sharjah 2009, s. 280-283., a.mlf., Ömrümün Bereketi: 1, İstanbul 2011, s. 44-63., a.mlf., “Kardeş İki Hattatımız: Ömer Vasfi Efendi-Neyzen Emin Efendi”, 50 San‘at Sever Serisi, sy. 22, İstanbul 1966, s. 1-9., İslâm Kültür Mirasında Hat San‘atı (haz. M. Uğur Derman), İstanbul 1992, s. 228., Ali Alparslan, Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, İstanbul 1999, s. 97., Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 2010, s. 258-261.
Müellif: M. Uğur Derman
Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul'da basılan 43. cildinde, 357-358 numaralı sayfalarda yer almıştır